Roma mitolojisindeki av tanrıçası Diana; Yunanca isimli bir adada kılıç çatıp havada taklalar atmaktadır. Ada, yelkenli tekneyle (üstelik gece kimsenin kullanmayıp yol alabildiği (bir nevi otopilotu olan bir yelkenli (olsa da alsak !))) Londra'ya bir gecelik mesafededir. Diana, amazon olduğunu zannetmektedir ama aslında savaş tanrısı Ares'i (Hayripıtırın profesör (kurtadam) Lupin'i) yok edebilecek yegane silahtır. Neyse Diana'mız, hayli kalın bileziklerini, teneke/deri karışımı kostümünü giyerek, kahraman İngilizlerle (hakkını yemeyelim senaristlerin, esas time bir İskoç, bir Arap ve bir de (ne alakası varsa) Kızılderili yerleştirmişler (mültikültürel yapı bir nevi) insanlığı savaştan kurtarmaya hallenir. Böyle de bir senaryomuz var.
Bol miktarda ağırçekimli hoplama zıplama içeren filmimiz Marvıl'ın kahramanlarına karşı DC komiksin kahramanlarını çıkarıyor.
Ciddiye almayıp, sadece kafa boşaltmak için gittiğim bu filmlerden zerre haz almıyorum. Sadece iki holivut devinin birbirini altetmek adına neler yapabildiğini merak ediyorum. Burada da ilan ederim ki : bir daha bu tür filmlere para kazandırmayacağım. Oturur evde izlerim paşa paşa.
Filmimizin IMDB'deki puanına (gün itibarıyla 8.3 gibi kuntastik bir reytingdedir) falan aldanmayın. Böyle idrakfersa senaryolara (eğer Marvıl'ınkiler gibi gülümseten gag (ne işim olur gagla magla !) şakacıkları yoksa) bilet parası vermek israftır. Birden fazla filme gitmek ifrattır.
Velhasıl : sinemada izlemeye değmez. Ben yandım, siz yanmayın !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder