"Koş Lola Koş"'dan beri Tikver filmlerini izliyorum. "Prenses ve Savaşçı"'da yükselen çıta "Cloud Atlas"'ta düşmüştü.
Kral için Hologram'da; çok katmanlı, özel efektli işlerin Bay Tikver'e yaramadığını anlıyoruz. Nereden bakarsanız temiz film. Hoplama, zıplama, özel efekt yok. Son dönemin popüler yazarı Deyveggers'in romanından adapte edilen pelikulamızda gani metafor, gönderme, subliminal mesajlar (asansördeki kızın dürtülünce önüne bakması falan) vardır lakin omurga sabittir.
Dibe vurmuş, üstten ortaya tenkis edilmiş bir yönetici; Krala teknoloji pazarlamaya çalışır, olaylar gelişir.
Tomhenks yevmiyenin hakkını vermiş, Aleksandırblek arap rolünde sırtarıyor (sırıtmıyor ama sırtarıyor), Saritaçodori Hekim'de iyi (yalnız sonlara doğru tozuttu mu ne ? ne o öyle kabak çiçeği gibi), renkler, sekanslar, kadrajlar ortalamanın üstü, izlerken sıkmıyor. Temiz film yani. Tek eleştirim : sonunun apar topar, boyacı küpüne daldırır gibi, alelacele (başka da sıfat gelmiyor aklıma) bitirilivermesi.
Kültürel farklılıklar, Kızıl Deniz'in dip tabiatı, kum toz içindeki binalar (ama çöldeki konutlardaki atmosfer farklılıkları (işçi yatakhanesi ve örnek daire) şükelâ işlenmiş), hayatımızdaki olumsuzlukları bazı şeylere beyhude olarak atfetmemiz, inceden verilen bir Suudi Baharı göndermesi, kurt avı (sahi niye vurmadı ?), arap mutfağı, diplomatların çılgın partileri (Bay Soren Kierkegaard iyiydi), ilginizi çekiyorsa buyurunuz efem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder