Yeni Gine'nin Bougainville adası, karantinaya düşüp okullar kapanınca; adadaki yegane beyaz Bay Watts, öğretmenliğe soyunur.
Nereden baksanız çok katmanlı bir film. Öyle fazla vurdusu, kırdısı, vay efendim cafcaflı lafları, iddialı bir oyuncu kadrosu, cigiaylı efektleri yok. Şıngır mıngır, hatta kimi zaman tıngır mıngır bir kurgusu var. Ama film bitip de yazılar çıktığında, şöyle bir düşünüyorsunuz : ne kadar çok şey anlatılmış !
Bir kere kitapkurdu sinefillere hitap eden okuma fiili bir güzel masaya yatırılmış.
Digemkârlık (empati mi deniyor modern zamanlarda) (ki esas kızımızın muhayyilesinde canlandırdığı "Büyük Umutlar"ın Yeni Gine usülü zuhuru, o camgöbeği silindir şapkalar, çingene pembesi fraklar falan süpersoniktir).
Kapitalizmin, paranın, emperyalizmin cennet gibi coğrafyalarda barışçıl insanları nasıl kan içici mahluklar haline getirdiği.
Dogmalar ve edebiyatın uzlaşamamaları ve en çok dinleyenlerin ibadethaneden çok okuma sıralarını doldurması (ki kanımca en çok burası cezbetti fakiri).
Fanatik dinciliğin insanı kimi zaman içinden çıkılamaz kuyulara attığı,
"Büyük Umutlar"ın okunacak (ve hatta ikinciye okunacak) bir roman olduğu,
İktidar ve çocukları arasında kalan basit insanların tercih imkansızlığı.
Sevgi uğruna yapılan fedakarlıkları,
Savaşın korkunçluğunu,
Hayalgücünün hayat kurtarabileceğini,
Yeni başlangıçların kimi zaman pahalıya malolacağını,
Daha yazarım da üşeniyorum.
Hülâsa; kitap okuyorsanız hararetle, edebiyattan uzak sinemaya yakınsanız samimiyetle izlemenizi öneririm. Bu grubun dışında kalıp vakit geçirmek için sinemaya gidenler ise bir hafta bekleyip "Polis Akademisi Alaturka"ya gitsinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder