331 sayfa. Dört günlük bir Foça gezisinin başında başladım. Her gün deli danalar gibi koşuşturmama rağmen arada göz atmaktan kendini alamadım. Nitekim üç günde bitti (hayır yoğunlaşsam bir buçuk günde de biterdi). O kadar.
Yazarımız Bay Özdil'in önceki kitaplarını biliyoruz. Üslup aynı.
Burada konumuz ile ilgili olmayan bir ahkam keseceğim : toplumsal olarak algı şoku yaşıyoruz. Nihat Genç'in bu modern zamanlara, yeni Türkiye'ye (nasıl hazzetmiyorum şu tamlamadan bilemezsiniz) ilişkin yaptığı tespite katılmamak elde değil : "Şu gündemin bir haftası, herhangi bir iskandinav ülkesinde yaşansın : iç savaş çıkar, hükümet devrilir, ülke haritadan silinir.". Evet !.

Bu şekilde omuzlarımın üstünde taşıdığım bir buçuk iki kilo kadar beyaz maddenin sağlığını korumaya çabalıyorum. Yine de olmuyor. Ardarda yaşadığımız gündem bombalarını aşarak, günü/zamanı analiz etmek, irfanımı aşıyor. B tipi bir film gibi ülkede yaşıyoruz.


Ahkam yeter, kitaba dönelim.
17 Aralık 2013 günü kulaklarımıza inanamayarak dinlediğimiz bant kayıtlarından başlayan 46 sayfalık bir girizgah var. Ondan sonra ay ay 2014 Aralık'ına kadar birbiriyle ilgili haberlerin ardarda dizilmiş şeklini pek az yorumla okuyoruz.
Nedir : tüylerimiz tiken tiken oluyor, korkuyoruz, irkiliyoruz, kahroluyoruz. Her Özdil kitabında olduğu üzere aynı duyguları yaşıyoruz. Bay Özdil'i sevmiyorum. Seçkinci ve saldırgan geliyor bana. Ancak bu yazdıklarına katılmama engel değil tabiy ki. (Misal : vudielın kırk yıllık karısını boşayıp üvey kızıyla evlendi. Bay elını zerre sevmesem de filmlerini severek izliyorum.)
Seçimlerin yaklaştığı bu günlerde, kararsız çoğunluğun okuması halinde bir çok kişinin kararını etkileyebilecek bir kitaptır, çabucak okunur, acımasızca bilgilendirir. Yakın durun !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder