3 Temmuz 2014 Perşembe

"Sultan Galiyev Avrasya'da Dolaşan Hayalet" Attila İlhan'dan Çözümlemeler.

 
   Bilgi Yayınevi güzel bir iş yapmış. Eksik ama güzel. Eksikleri sonra söylemek hakkımızı saklı tutarak kitabımıza başlayalım.
   Kitap; "Kaptan"'ın Cumhuriyet Gazetesinde 1997-1998 yılları arasında tefrika edilen yazılarından mürekkeptir. Nedir : gazete, paket kağıdı olarak kullanılıncaya kadar muteber yazıların kitapta (umarız ki) daha uzun sürelere saklanması pek isabetlidir. Türk sinemasından, sol düşünceye yönelik analizler tespitler ve çözümler, ekonomik siyasi ve sosyal değinmeler. Ne ararsanız var. Lakin çevresinde dönüp dolaşılan asıl konu : ülkemizde pek bilinmeyen Sultan Galiyev ve Mustafa Kemal ideolojilerinin bir potada kaynaştırılmasıdır. Avrasyacı sosyalist düşünceyle Atatürk'ün devrimciliğinin hem akademik açıdan hem de pratikte nasıl benzeştikleri, neden birarada değerlendirilmeleri gerektiği, tane tane anlatılıyor. 
   "Kaptan" diyor ki : Sosyalizm bir ideolojidir. Farklı coğrafyalarda farklı yorumlanabilir, kimi şeyler eklenir, kimi şeyler çıkarılır. Herkes kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde kullanır. 
   Şöyle benzeteyim : elin amerikalısı hamur açmak için makine yapar (ne de olsa dünyadaki enerjinin %25'ini kullanıyordur), avrupalı merdane kullanır (kentlidir o, yer sorunu yoktur) biz oklava kullanırız (saklaması kolaydır, yer kaplamaz, kullanmak beceri gerektirir). Sosyalizm de öyle. 
   İslamın ilk dönemlerinde kendini gösteren bu düşünce (belki daha önceleri de vardır, ahkam kesecek kadar donanımlı değilim) sonraları başka coğrafyalarda başka şekillerde de tezahür etti. Başlangıçta (sovyet devrimi) ideal başlayan uygulama, bürokrasinin (nomenklatura) kanserli şekilde büyümesi üzerine, gün geldi iflas bayrağını dikti. 
   Bu demek değildir ki sosyalizm bitti. İyi kullanamadılar o kadar. İyi kullanan çıkacak mı ? Bilmem. Keşke... Neyse; "Kaptan" bu konuda bir bilen : bilgi birikimi, analiz yeteneği, derin öngörüsü ile referans alınabilecek inciler yaratmış. İşte o inciler de bu kitapta böyle art arda sıralanmış. 
   Kitaba yönelik yegâne eleştirim : yazıların kronolojik olarak değil de konuların çevresinde sıralanarak yayımlanması olabilirdi. Zîra, tam Galiyev/Gazi kombinasyonuna odaklanmışken arada ekonomi konulu bir yazı okuyabiliyorsunuz. Bu da konsantrasyonu kötü etkiliyor. Bu küçük kusur gözardı edildiğinde rahatlıkla okunabilecek (ama asla yaz kitabı muamelesi yapmayın, hiç gitmez), hem edebi olarak "Kaptan"ın bombastik üslubundan tatlar alabileceğiniz, hem de zihninizdeki bazı önemli sorulara cevap alabileceğiniz, hem de yazarın öngörüsüne hayretler içinde kalacağınız bir bilgi kaynağıdır. 
   Yaşadığı ülke hakkında fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmak isteyenlere öneririm.
Son olarak da altını çizdiğim yerlerden alıntılar yapalım, merak edenler okusun :
Eğitim ve bilgi hakkında
"Bazı şaşkınlar sanıyorlar ki, internet türünden uluslararası bilgi ağı sayesinde, evinde bilgisayar olan herkes, istediği her türlü bilgiye şıp diye ulaşacaktır. Yağma yok ! "sistem", daha öğretim/eğitim kademelerinde "aydınlar" için inanılmaz bir ayıklama mekanizması oluşturmayı başarıyor; herkesin gittiği öğretim kurumlarıyla, ancak "seçkinler"in gittikleri öğretim kurumları, "ayıklama"nın ilk aşaması : halk çocuğu musun, devlet okuluna mı gidiyorsun, senin ulaşabileceğin bilgi sınırlı ve kısıtlı olacaktır; edindiğin bilgiden yararlanabilme gücün ve yeteneğin de, sınırlı ve kısıtlı olacaktır." (burada bir parantez şarttır : uzun yıllar önce Alman lisesinde öğrencilere sorulan tarih sorularını görüp aklım çıkmıştı (Tuğrul Yakarçelik'e selam olsun). Tamamen yorum ve kafa çalıştırmaya yönelik beyin tokatlayan sorulardı. Aklıma kendi tarih sorularım gelip anlamsızca üzülmüştüm.)
Liberalizm hakkında
"Boşversenize siz ! "Sistem" şu anda bile, gezegeni düpedüz yemektedir. Ankara'da üç genç ilim adamı işin dibini kurcalamışlar; rakama vurdukları çıplak ve acı gerçeklerin, yazılarına şöyle bir bakarmısınız:
   "dünya nüfusunun yüzde beşine sahip ABD, yeryüzündeki hammadde kaynaklarının yüzde 40'ını (KIRKINI), enerjinin yüzde 25'ini tüketmektedir. Yeryüzü sularının yalnızca yüzde üçünden azı içme suyu olarak kullanılabiliyor: dünya nüfusunun yüzde 13'ünün  sağlıklı içme suyu yok ! Bu yoksunların oranı, 1990'da yüzde 64 iken, 1996'da yüzde 67'ye yükseldi. Her yıl 10-14 milyon hektar orman yok oluyor. Dünya balık avlaklarının yüzde 64'ü tüketilme aşamasına ulaştı. Gezegendeki 1.1 milyar insan, günde 1.1 dolardan daha az parayla geçinmeye mahkum." (Cumhuriyet 5 Kasım 1997)
   Manzara-i umumiye budur, ve bu sistemin yani o yere göğe koyamadıkları "vahşi" liberalliğin utanç verici eseridir; ülkemiz, hala başımızda gezdirdiğimiz siyasi kadrolar tarafından, soğuk savaş sırasında, bu çarkın dişlileri arasına sokulmuştur; soğuk savaş bitti, ciddi olarak ve ulusal çıkarları hesabına bir türlü Avrasya alternatifini gündemine alamıyor; tam tersine, bizi, bize ait olan ne varsa hepsini -yani "Milli İktisat Politikasını", Milli Maarif politikasını ve Tevhid-i Tedrisat Kanununu, yani İktisadi Devlet Teşekküllerini vb. -Yeni Dünya Düzeni'ne- yani Düvel-i Muazzama'ya- satmaya kalkışıyor.
   İyi de, bunun için mi harbetmiştik; Söylesene Fevzi Paşa !"
   Vallahi alıntılanacak inciler sürüsüne bereket ama fakirin parmakları yoruldu. Dahasını öğrenmek isteyen alsın okusun. 
   Lütfen ama !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder