- Yurdum turistini yurtdışına çıkmadan önce düşünce sarar "no'olacak bu taharet musluğu sorunsalı ?" diye. Hindistan'a gidenler küşümlenmesinler efenim. Hintli kardeşlerimiz klozetlerin yanına birer fleksli armatür koyarak sorunu çok pratik şekilde halletmişler. Bir iki kullanımdan sonra iyice maharet kazanıp, "biz de eve taktırsak mı ?" diye sorar oluyorsunuz.
|
Klozetin yanındaki flexli musluğa bakınız |
- Ülkem insanında "Hindistan mı ? Ay pistir orası ıyy" şeklinde bir önyargı vardır. Ne yalan söyleyeyim benim de birazcık vardı. Gitmeden önce "aşı yaptırsak mı ?" diye iç sorgulamalardan tutun yanımıza su temizleyici tabletler, kağıt sabunlar, antibakteriyel jeller mi almadık. Sonra gördük ki : Evet Hindistan temiz değil ama burası laboratuvar değil ki kardişim !... Pis de değil... Gördük ki biz kendimiz için pipiriklenirken elin batılısı (bizden hayli batıdakiler) kundaktaki bebesiyle gelmiş, minnacık sabileri ise salmış sokağa, Hindistan'ın tadını öyle çıkarıyor. İyi de yapıyor.
|
Sepetteki sabiye dikkat !.. |
- Müthiş bir tapınak enflasyonu var. Budistler, Museviler, Hristiyanlar, Müslümanlar, Jainler ve daha bir çok din ve bunlara bağlı bir çok fraksiyon her yerlerde tapınak inşa etmişler, ediyorlar. Bulunduğumuz yerlerde Hristiyanlar çoğunlukla olsa da diğer dinlerin de kendi kültürlerine adapte ederek inşa ettiği rengarenk tapınaklar görmeye değer. Herhangi bir dini gerilim yok. Aslında hiç gerilim yok. Bu konuda öğrenecek çok şeyimiz var.
|
Yerel mimarinin etkisini gösterdiği bir mescit. |
|
Barcelonalı Gaudi etkisinde kalan bir kilise (bu da inşaa halinde) !.. |
|
Hindu Tapınağı (giriş yasaktı giremedik) |
|
Jain Tapınağının girişi |
GELELİM YEMEK MESELESİNE !...
- Gittiğimiz yerler kokonat cenneti. Karadeniz için hamsi neyse, Kerala için hindistan cevizi o. Dünya üretiminin %90'ından fazlasını sağlayan bu mümbit topraklar, nereye baksanız oradan fırlayan bir hindistancevizi ağacı şeklinde tezahür ediyor. O yüzden kokonat her yere girmiş. Ununu yapıyorlar, yağını yapıyorlar, içkisini yapıyorlar, meyvesini yiyorlar. Her türlü.
|
Kokonat mamulleri imalathanesinde bir güzel gezgin. |
|
Kokonat yağı çıkarma presi |
|
Kokonat unu imali |
- Aşağıda tipik bir kerala tabağı görüyorsunuz. Ortada yağsız, tuzsuz, nötr bir pilav, yanlarda ise kokonatlı havuç, kokonatlı kabak, kokonatlı taze fasulye, kokonatlı domates, kokonatsız yoğurt. Usül; yanlardaki tatları ortadaki pilavla karıştırıp yemek. "En sona yoğurdu bırakın çünkü bu mucizevi tadın (bunu biz yoğurdu bilmediğimizi varsayarak söylüyorlar) sindirimi kolaylaştırıcı bir etkisi vardır." diyorlar...
|
Tipik Kerala Yemekleri |
- Mutfak konusunda müşkülpesentseniz yanınızda yiyecek götürün zirâ bu mutfak size göre değil. Turistik yerler dışında etli mönü pek yok. Kısaca "vec" denen vejeteryan rejimi tercih ediyorlar. Baharatlar hem taze hem ucuz olduğundan çokça kullanılıyor. Bir tek kişniş yaprağına yakınlık kuramadım, yoksa diğer baharatlar (zencefil, zerdeçal, biber) bize pek uzak değil.
|
Arap Denizi ve Hint Okyanusunda balık çeşiti fazla ama hepsini toplasanız bir kıraça etmez bana göre ! |
|
Görünce pek bir heyecanlandığımız muz yaprağında pişmiş balık |
- Zannediyorum ki hint mutfağı için "iyi yemek yapma" standartı, baharatı iyi kullanmaktan geçiyor. Güzelim balıklar, tavuklar ve etler çok iddialı şeflerin elinde baharata ve sosa bulanmaktan heba olup gidiyor. Şöyle ağız tadıyla bir ızgara balık yiyemedik mesela. Yalnız eklemeliyim ki tavuklar ve etler, hormonantibiyotikseriüretim denen kavramlarla karşılaşmadıklarından (baharatı dengeli olmak şartıyla) pek damak çatlatan yumuşaklıktaydılar. Aynı şeyi balıklar için söyleyemeyeceğim. Arap Denizi ve Hint Okyanusu sıcak denizler olduğundan buradaki balıklar yağlanamıyor ve kuru oluyorlar. Çeşitleri gani ama lezzetleri kuru...
|
Ama şef balığı öyle bir sosa ve baharata bulamış ki, balığın kimlik tespitinde güçlük yaşadık. |
|
Muz Cipsi satan yerel bir dükkan.. |
- Meyveler bol, taze ve ucuz. Özellikle muzlar felaket çeşitli, üstü kırmızı olanından tutun, cücesine, kallavi olanından yeşil olanına kadar envai türü var. Büyük olanlardan tuzlu cips türü birşey yapıyorlar ve çiğ olarak yemeyi tavsiye etmiyorum. Eşek muzu tabir edilen tatsız tuzsuz muzlara benziyor. Ama cüce muzlar insanın aklını alır. Elma kabuğu gibi ince bir kabuğun altında sizi yiyip yiyeceğiniz en lezzetli muz bekliyor. Fiyatını sormadık ama Periyar'a giderken 100'den fazla muzu ihtiva eden hevengini 100 rupiye (3.5 TL.) almıştık. Hindistancevizleri ise sebil. Satıcılara (o da el emeği karşılığı herhalde) 10 rupi falan veriyorsunuz, size bir güzel hazırlıyorlar.
|
Bu heveng 100 rupi (3.5 TL.) Fotoğraflamadan önce yarısını da lüpletmiştik. |
|
Turistik olmayan kokonat satıcısı. |
|
Koca kokonat 10 rupi. Suyunu içebilir, felaket kalorili içini yiyebilir, bir öğünü böyle geçirebilirsiniz. |
- Hindistan'da yurdum insanına çok garip gelecek bir şey ise : siparişlerinizin verdiğiniz andan itibaren hazırlanması... Bir yere gidiyorsunuz, siparişlerinizi söylüyorsunuz, misal "domates çorbası, çikınbiryani (tavuklu pilav), fruyitsalat (meyvesalatası)", başlıyorsunuz beklemeye, en az yarım saat bekledikten sonra çorbalarınız geliyor. "Aaa çok güzelmiş, bir tabak daha alayım" derseniz yine yarım saat beklersiniz. Çünkü şef (içinden size iyi dileklerini ileterek !) yine çorba yapmaya başlamıştır. O yüzden önerim, özellikle kalabalık gruplar için siparişlerin birleştirilmesidir. Zirâ, "Aaa ben bundan alayım ama şusuz olsun, yaa ben bundan alayım ama üzerine yoğurt koyun" falan demeyin. Aç kalırsınız.
- Yollarda şekerkamışı suyu sıkıyorlar, muz cipsi yapıyorlar, fakirin favorisi tapyoka cipsiydi. Tapyoka namıyla anılan (bizdeki yer elmasının golyat versiyonu bir nebat) bir kökün incecik dilimlenerek, kokonat yağında kızartılmasıyla ve ortaya çıkan cipslerin plastik poşetlere konularak 10 rupi gibi dehşetengiz bir fiyata şikemperverlerin midesine arzedilen bu yiyecek midede kaynama, bulantı gibi en küçük bir yan etki göstermediği gibi, tok yapısı ve çıtır çıtır kıvamıyla bizi bizden almıştır. Hülasa : Pringles buraya fabrika açsa, derhal batar...
|
Tapyoka Cipsi Fabrikası... |
- Backwaters tekne turuna katılırsanız isteğe bağlı olarak "midye ister misiniz ?" diyebilirler. Derhal kabul edin. İddia ediyorum bu midyeler daha önce yediklerinize benzemiyorlar. Bir kere küçücükler (ancak kum midyesi kadar (yani bezelye ile nohut arası bir cesamette)), ikincisi muz yaprağında pişiriliyor, içinde işlem görmüş hiç bir nesne yok (muz yaprağını bile muz yaprağı kılçığı gibi bir şeyle kapatıyorlar), tadı ise çok güzel. Giderseniz yiyiniz, kulaklarımı da çınlatınız.
|
Siz soğan attırmayın ama ! |
- Güneydeki restoranlarda Sizzler diye bir tabak ısmarlarsanız masanıza seyyar bir volkan gelebilir, müteyakkız bulununuz !..
|
Sizzler'e hayretle bakan bir gezgin ! |
- Bu kocaman ülkenin sadece Güneyindeki küçük bir kısmında görebildiğimiz kadarıyla : mutfakları bizim kadar steril olmasa da (en azından karada) yediğimiz şeyler midemizi bozmadı. Fakir ve sevdiceği bir gün kadar diyareden muzdarip oldular, grubumuzdaki bazı kişilerin de aynı zamanda motoru bozması; hep birlikte yediğimiz bir şeyin bize dokunduğunu çağrıştırdı ama aramızdan kimilerinin bağışıklık sistemi mi güçlüydü, akyuvarları mı duyarsızdı ? çözemedik.
- Yerel bakkallarda satılan kraker, bisküvit tarzı yiyecekler ucuz ve çeşitli. Güvenle yiyebilirsiniz.
- Peynir yok ! (cheese tostta yediğinizi zannettiğiniz iki boyutlu beyazlığı saymazsanız)
- Zeytin yok
- Çay var ama alıştığınız tarzda değil. İsterken özellikle şeker ve süt istemediğinizi belirtin (bir de baharat (çünkü tea masala diye çayla kullanılan bir baharatları da var)) yoksa sütlü bir çay reçeli yudumlayabilirsiniz.
- Çabuk yiyim (fast food) zincirleri yok (iyi ki de) !
- Hiç bir şey yiyemezseniz meyve, kaju ve parata yiyerek günlerce idare edebilirsiniz.
- Yoğurt "dahi" adıyla bakkallarda satılıyor. Sadece yoğun kıvamlı ayrana benziyor ama tadı güzel, fiyatı da makul ötesi. Bir de tetrapak ambalajlarda değil, bakkal turşusu paketlerinde satılıyor, şaşırmayın. İshal olursanız mutlaka alın...
- Yol kenarı dükkanlarda, restoranlarda, aşhanelerde bulabileceğiniz bizim katmer ve dürüm arası bir hamurişi olan Parata namıyla mülakkap hamurişi cankurtarandır. Merak eden üstünü tıklasın (valla vikipediye bile girmiş). Hiç bir şey yiyemezseniz bunu yersiniz. Restoranlardan ziyade yolkenarı yerel lokantalardakini deneyin, daha iyi oluyorlar.
|
"In Rome, do as like Romans !" Paratayı yumurtaya batırarak yediğim an gezideki en mutlu anlarımdan ! |
- Yiyecek içecek konusu bu kadar. Şimdi bölge bölge yazmaya çalışacağım, gaileden sıra gelirse.
- Arakolpa çekilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder