İzlemesi emek isteyen bir filmimizdir.
Pastel renkler kullanılmış, arsadaki kulak tokatlayan müziklerle birlikte göz tırmalayan floresan renkleri hesaba katmaz isek tabiy ki... Kendi adıma bendeniz ilk yirmi dakikada "n'ooluyoruz yav, bu kim, o kim ?" diye sorular püskürtmemek için kendimi zor tuttum. Ama sakin olmak gerektir. Yarım saatten sonra taşlar yerine oturuyor, sonraki kırk dakikada "aa bu taşlar ne de değişikmiş" oluyor, son yarım saatte de "ne olacak bu taşların hali ?" konumuna düşüyoruzdur.
Skunk ismiyle müsemma kızımız feci halde britiş bir mahallede yaşamaktadır. Etrafındaki olaylar gelişir. Konumuz budur.
Evet, fazla aksiyon, efekt, heyecan yoktur. (son on dakikada feci helecan tuttu yalnız). Pahalı bir film değildir. Abartılı olmayan ancak çok sağlam kast vardır. Timrot, ilk defa gözümde gerçek bir rolde zuhur etmiş, Kilyınmörfi (yılık gözlü İrlandalı arkadaş) rolünü ete kemiğe büründürmüş, Skank rolünde ilk kez izlediğim Eloaslourıns ise beğenilerimi (haklı olarak) hakketmiştir (bu kızcağızı da holivut yakında apartmazsa (kahrolsun apartheid !) ben kasttan hiç anlamıyorum diyebilirim).
Gerçek hayatta olduğu gibi izleyiciyi fena halde ters köşeye yatıran senaryo kırılmaları, arada "yahu bu sahne, burada mı olmalıydı ?" diye sorular sorduran bir kurgu, abartısız iyi oyunculuklar, sonlara doğru iyice artan bir gerilim, sıkı müzikler, ancak sağlam sinefillerin idrakine sunulan metaforlar (oyuncak skuutırlı zıpır ikizler misal) velhasıl holivuta boğulduğumuz bu günlerde evyapımı, buzlu, taze nane yapraklı bir limonata misali filmdir.
Mahdut şiddet ve cinsellik içerdiğinden, tüyü bitmemiş sabi büyüklerinin birazcık tereddüt etmeleri gerekebilir. Ben olsam tereddüt etmezdim, zira hayatta olmayacak bir şiddet ve cinsellik yoktur. (Bkz. "Bunlar gerçek hayatta da var yavrucuğum...")
İlgili sinefiller ıskalamasın derim....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder