Yönetmene dikkat !
Bu Jak Odyar namıyla maruf yönetmenkişisi 2009'da "Peygamber" ile fakirin zihnini sinematik anlamda pek çelmiştir. Üstüne bir de (kendi anadilinde oynadığı zamanlar) izlemelere doyamadığımız Mariyon Kotiyar'lı "de douille et d'os" bu hafta gösterime girince izlemeden edemedik.
"Ali, Belçika'dan Güney Fransa'ya neden olduğunu bilmediğimiz nedenlerden hicrete kalkmış bir sığırdır. Öylesine bir sığırdır ki : önce (kendi fıtratınca) yeşerdiği bir kadının, bacaklarını kaybetmesinden sonra yaptığı yatma teklifini bir manda zerafetiyle gerçekleştirir, köpekleri sevmez, kendi çocuğunu sevmez, kendini bile sevmez. Engel olarak düşünürsek, ampüte Mariyon'dan kat be kat engellidir. (sadece son beş dakikaya kadar bunun farkında değildir)
Stefani, engellenmeden önce kibirli, başına buyruk (nası diyorsunuz hımmm... arogan) bir karakterken, süngüsü düşünce (Allah'ın sopası yok !) daha kalender bir insankişisidir. Bir şekilde bu iki engellinin yolu kesişir, olaylar gelişir." (bu filmin konusu ancak bu kadar yoz bir şekilde anlatılabilir (maksat film hakkında fazla ipucu vermemek sevgili sinefil (kasıtlı yozluk yani)))
Konu budur.
Her an, her açıdan aktüel kamera kullanan yönetmenimiz, bizleri yaşananların içine kadar sokuyor, Bayan Kotiyar'ın ağlamaklı gözleri, Bay Matiyas'ın bol kaslı vücudu, Sem'in kısacık sarı saçları pek alkış topluyor, Stefani'nin kazadan sonraki kendinden iki parça taşıyan balinayla karşılaştığı sahne (nasıl olduğunu anlamasam da) garip hisler uyandırıyor, yönetmenin müzik seçimi kimi zaman saçbaş yolduruyor, ampüte sevişme sahneleri kimi zaman rahatsız ediyor, konu zaman zaman iyice darmadağın oluyor (ama hayat da öyle değil midir ?), (DİKKAT BURASI FİLM HAKKINDA İPUCU İÇERİR) sonu bildiğimiz tarzda Fransız filmlerine benzemeyecek kadar masalsıdır, lakin bütün bu sıraladıklarıma rağmen izlenmeyi de hakediyordur.
Sabi sübyana sert gelebilir, bir "Un Prophete" olmayabilir, ama her halukarda dondurmacıaslanlardan, demiradamlardan daha gerçektir. Yakın durunuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder