"Beautiful Creatures" 2013
Bildiğiniz efektli doğaüstülü cadılı ergen gençlik filmidir. Yine beylik bir senaryo (alacakaranlık kuşağında ekmek gördü ya holivut, eşeledikçe eşeliyor), bolca efektler, başrole az masraflı başroller (Ceynkempiyın'ın kızı olmak dışında hiçbir yıldız ışığı olmayan esas kız, oğlanı ise hiç tanımıyorum), yardımcı rollere (bu rollere asla yakıştıramadığım) çok esaslı oyuncular, sonu başından belli olan bir senaryo, lakin gişede de çuvallamış (an itibarıyla bütçenin ancak üçte birini amorti edebilmişler), başarısız bir filmdir.
Ben yanarım yanarım da "The Mission"da izlediğim (hala da izlerim) Ceremiayrıns ve "Sense and Sensebility"de izlediğim Emmatamsın'a yanarım. Yazıktır, günahtır, oynamayın böyle filmlerde yahu...
"Black Death" 2010
Ned Stark'ın artık Şoon Biin'in üzerine yapıştığını idrak ettiğimiz filmdir. Afişteki çekilmiş kılıca bakıp aksiyon falan beklemeyin, zira o kılıç kınından sadece bir kez çekiliyor. Games of Thrones'da garibim Ned'in kafası kopuyordu, bu filmde bir tek kafası kopmuyor. Böyle gayriciddi bir başlangıç da yaptıktan sonra, gelelim filmimize...
Veba salgınından muzdarip olan ortaçağ Avrupasında, Vatikan neden bazı köylerin salgına uğramadığını araştırmak için bir grup silahşorü bölgeye gönderir, olaylar gelişir. Kadro, görüntüler, müzikler vasatüstüdür. Lakin senaryoda bir kopukluk, bir derinleşememe sorunu vardır. Dönemin ruhunu gerçekçi bir şekilde yansıtmasına rağmen, vereceği mesajlar konusunda hayli karışık bir yapım var önümüzde. Kilise karşıtı mı ? değil, kilise yandaşı mı ? o da değil. Aksiyon filmi mi ? değil, dönem filmi mi ? o da değil. Ya da ben anlayamamışımdır. Ama oturup yerli dizi seyredeyim derseniz, yerine tabii ki öneririm.
Yoksa da önermem...
"The World According to Monsanto" 2008
Tarihi eski, süresi uzun (aslında değil de (108 dk.) öyle geliyor), akışı yavaş, ülkemizi doğrudan ilgilendiren coğrafyalarda geçmiyor, kimi diyaloglar çok uzun, çarpıcı değil, görselleri zayıf (netcede görüntülenen eylem, tarımdır (bu konuda çarpıcı görüntüler beklemek de gerçekçi değildir)), görüntüler/çekimler kaliteli değil.
Bu kadar olumsuz eleştirisini belirttikten sonra normal olan nedir : "Seyretmenizi önermem" demek. Fakir tabiyki anormal (beklenen) önerisini yapacak ve "Kayıtsız kalmayınız" diyecektir.
Zira;
Monsanto şimdilik sadece soya ve mısırla ilgilense de buğday da (coğrafyamız da) iştah kabartan bir pazardır.
GDO konusunda çok cahiliz. Ya bu konuda bilinçli olarak bilgisizleştiriliyoruz ya da bilmem artık.
Monsanto ülkemizde ziraat fakültelerine küçükten yardımlara başladı (Bkz."Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmemesi").
Tarım, 10.000 (yazıyla onbin) yıl kadar önce bu topraklarda başladı. Bunu yozlaştırmamak da bizlere düşmeli...
Yolsuzluk, rüşvet, döner kapılar (bakınız işte bu çok ilginç bir kavram), sadece gelişmemiş ülkelerde olmuyor.
Belgeselimizi izlerken kabak kalye yermiş gibi oluyorsunuz. Olsun... Bittikten sonra çevrenize daha farklı bir gözle bakıyor, ekonomi sayfalarının küçücük haberlerini daha farklı yorumluyorsunuz. Belgeselin amacı insanı düşündürmekse, bu dokümanter işini gayet güzel yapmaktadır.
Kayıtsız kalmayınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder