Kontraband'ı izleyip de gerim gerim gerilince Bay Baltasar Kormakur'un iyi eleştiriler alan üç önceki filmi Kavanoz Şehrini de izledik (Mýrin diye de bilinir).
İzlanda'da bir cinayet işlenir. Sıradan bir cinayet (tiki polisin ifadesine göre "tam iskandinav işi bir cinayet : darmadağınık ve amaçsız") gibi görünen soruşturma; derinleştiğinde, oldukça giriftleşir. Olay; toplumun genetik olarak sınıflandırılması, aile içi gizlenen sırlar, katatonikleşen babakız ilişkisi, gücün yozlaştırması (çavuş ve suçlular bağıntısı), dağılan toplumsal yapı gibi çeşitli dallara doğru uzanır. Filmin başlangıcından itibaren başlayan meraki marazi tempo sonuna dek sürüyor. Bu tempo neden olayor ? Tek kurşun atılmıyor. Çok kısa bir iki sahne dışında öyle aksiyon, hoplamazıplamakovalamaca yok. Kormakur daha önce yaptığı ve daha sonra yapacağı gibi seyirciyi bir bilinmezlikler çorbasında yavaş yavaş ısıtıyor da ondan. En baştan itibaren garip İzlanda isimleri bombardımanına tabi tutuluyoruz (elendur,elendi,elinborg,sigundur,holberg (bildiğin ikea mobilyaları !)), nasıl geldiği hiç anlaşılmayan ve olaya paralel mi yoksa önceden mi geçtiği bilinmeyen bir ikincil hikaye var (örn'ün hüzünlü öyküsü). Lakin aynı havyar yemeye alışmak gibi ilk 45 dakikadan sonra sarmaya başlıyor (ilk bir kaç denemede tatsız tuzsuz gelir mübarek), nihayet sonlara doğru "ah anlamaya başladım, yaşasın embesil değilim !" diyorsunuz ve finalde "hah tamam" oluyorsunuz.
İzlanda; küçük, soğuk, kurak, kıraç bir yer. Filmimizin kahramanı Polis Şefi (ya da öyle gibi bir şey) Bay Elendur, görünüş itibarıyla nasıl itici, nasıl ezik duruşlu, nasıl kuzugözü yer, nasıl baca gibi sigara tüttürür bir karakter ki Holivutta böylesi asla olmaz. Kızı uyuşturucu krizindeyken okuduğu kutsal metinler de ayrı bir harcıalemdir.
Ellidi; nasıl sosyopata bağlamış, nasıl hantal, nasıl tehditkar, nasıl maşa bir karakterdir.
Kadın dedektif, nasıl doğal, nasıl hayatın içinden, sahici bir karakterdir.
Şimdi böyle gerçek karakterler, soğukıssızantipatik bir dekorda tatsız bir film çıkabilir diye düşünebilirsiniz. Öyle olmuyor işte !... Gerçek bir polisiye ve ortalamanın üstünde bir film izlemek isterseniz öneririm.
NOT : İzlanda'daki polislerde ne tabanca, ne cop, ne de biber gazı bulunmamakta. Film bittikten sonra dikkatimi çekti, bildiğin katillerden bile koşarak uzaklaşıyorlar. Güzel ülkemin asil polisinden ders almaları lazım.
I really want to know, who you are ?
YanıtlaSil