1 Mayıs 2012 Salı

"Le vendeur" Satıcının Ölümü


   Kanada'dan yine (Bkz.Incendies) yüreğinize düğümler atacak bir dram. Öyle tanınmış oyuncular, aksiyon, hareket, akıcı bir filmografi beklemeyin. Aksine; alabildiğine iç karartan (kar, hep kar) bir atmosfer, çok yavaş bir kurgu, durağan sekanslar, tanınmamış oyuncular, sade diyaloglarla donanmış bir film. Aslında yaşadığımız hayat da öyle değil mi ?


   Yaşı çoktan gelmesine rağmen emekliliği tercih etmeyen, hayatı işi/kızı/torunu ekseninde dönen Marcel'in hayatına misafir oluyoruz. Çevresindeki olumsuz faktörleri (ekonomik kriz sonucu kapanan, kasabanın tek ekmek kapısı fabrikanın kapanması vs.) gözardı eden, kendine yukarıda saydığım üç faktörü koza olarak ören, Aleksi Zorba'nın tam zıddı bir şahsiyet Marcel. İnanılmaz bencil (zahiren paylaşımcı olmasına rağmen). Etrafında ördüğü duvarların tek tek yıkılmasına rağmen, sağlam kalanların ardında saklanmaya devam ediyor. 


   Korkaksın, bencilsin, yalancısın Marcel !... Bize benziyorsun Marcel..


Daha fazla ipucu spoilere gireceğinden özetlere geçelim.


Mösyö Jilber'in oyunculuğu dikkat çekicidir.
O sıkıcı atmosferde yaşayan insanların, sevince, üzüntüye, drama ve bilumum duygulara aynı donuk bakışlarla tepki göstermesi ilginç.
Arada Marcel'in duvarlarının nadiren yıkıldığı zamanlar (araba tanıtımında aniden ağlayıvermesi), iç burucudur.


Kendime çıkardığım dersler vardır.


Şöyle ki : hayattan kam alma; ciddi ciddi üzerinde durulması gereken ve mesai harcanması gereken bir uğraştır. Bunu sadece işimizle sınırlarsak, bir gün Marcel'in durumuna düşüvermemiz işten bile değildir.
Nedir : belki Marcel memnundur hayatından ama bana korkunç gelmektedir.
Sağlam drama sevenlere öneririm...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder