14 Mayıs 2012 Pazartesi

Spor Salonundaki Erkeklerin Nedensiz Husumeti !.. (ya da cinsel rekabetin erkek milletine ettikleri)


   Yeniyetmeliğimden beri spor salonlarının müdavimiyim.  Taa otuz yıl önce başlayan bu alışkanlık, bugün artık güç değil kardiyo egzersizleriyle devam ediyor. ( Bunları hayat hikayemi anlatmak için yazmıyorum, tespit yapasım, ahkam kesesim var...)
   Bir "badi" salonuna gittiğinizde yazılı olanlar olduğu kadar olmayan kurallar, kaideler vardır. Kiloları aldığın yere koymamak, istasyona girmeden önce ağırlık kaldıranın başında durup psikolojik olarak hızlanmasını sağlamak gibi davranışlar pek hoş karşılanmaz. Çalışmanın daha başında teke gibi kokanlara da munis gözlerle bakılmaz. Ancak yıllar süren bu  müdavimliğimin getirdiği bir ilginç tespit vardır ki üzerinde düşünmeye değer. 
   Özellikle vücut geliştirme salonlarında çalışan erkekler birbirlerine karşı gereksiz bir gerginlik ve husumet içindedir. Ortalık adrenalin, testosteron  feromonları içindedir. Ağırlığın altına girilirken (özellikle tecrübesiz olanlar) gereksiz kilolar yükler, bir taraflarını yırtma pahasına, bazen kalp krizi geçirme riskini göze alma pahasına o kilolar basılır, sonra çevreye "bakın ne kadar güçlüyüm" bakışları atılarak, kollar vücudun (gereksizce) uzağında, hafif omuz sarkıtılarak volta atılır. Özellikle yeni müdavimlerde görülen bu davranış, zamanla çevreye alışıldığında aşılabilir. Ama on yıldır aynı salona gidip on yıldır böyle Denizli Horozu gibi dolaşan tipler de tanırım. Bu insanlar birbirlerini pek az tanımakta, çok az zaman beraber zaman geçirmekte, kısaca birbirlerine tehditkar bir tavır yöneltmelerine dair hiç bir sebep bulunmamaktadır. 
Öyleyse neden bu anlamsız gerginlik ?
Yaş ve tecrübe ilerledikçe bunun hiç bir rasyonel sebebinin olmadığını gördüm.
Ne zamana kadar ?
BBC'nin  2002 tarihli "Human Instinct" belgeselinin "en derin arzular" bölümünü izleyinceye kadar.
Tabiyki de Profesör Rabırt Vinstın "badi salonlarındaki nedensiz gerginliğin nedeni sekstir" falan demedi ama çıkarım yapmak da türümüze özgüdür.
Ben de yaptım. Buyurun izahatı : 


   Milyonlarca yıllardan süzülüp bugüne gelen ilkel içgüdülerimiz var. Bir havvakızı kendine eş seçerken, farkında olmadan bu milyonyıllık içgüdülerinin güdümündedir. Kendine; en sağlam genleri taşıyan, en sağlıklı, en iyi çevresel koşulları sağlayacak olan adayı seçmek ister. Nedir bunun göstergeleri ? Sağlam genler ve sağlığın göstergesi sağlam bir vücuttur. Taa kadim zaman heykellerinden, freskolarından anladığımız kadarıyla da ideal erkek vücudu, kadın vücudunun aksine pek bir değişim geçirmemiştir. Geniş omuzlar, dar bir bel ve kalça, saçlı bir baş, yeterli miktarda kas, orantılı yüz hatları, sıkı bir karın (türkçesi baklava, ingilizcesi six pack); ideal erkek vücudunun vazgeçilmezlerindendir. Belgeselde küçümencik yeniyetmelere cinsiyetler ayrılmış olarak ideal karşı cins vücudunu betimlemeleri istendiğinde kızlar, yukarıda sağdığım fiziki özellikleri gayet de ayrıntılı olarak saydırırken, erkekler sadece tek bir kriter belirtmişlerdir (ingilizcesi "big boops", türkçesi "lingo lingo memeler"). Sadece bu bile erkek cinsinin patetikliğini özetlemeye yeter ya ben gaz almışken yazayım daha...


Başka standartlar da kadını etkiler. Özellikle de en iyi çevresel koşulları sağlamak konusundaki göstergeler günümüzde pek belirgindir. Kılık kıyafet, kullanılan çevresel aksesuarlar (iletişim araçları, saat, anahtarlık vs.), sahip olunan şeylerin küçük göstergeleri gibi. Belgeselde bunlar bir tavuskuşu kuyruğu olarak simgelendirilmiştir ki izlemesi pek keyiflidir.  Ama öncelik en eski içgüdüdedir. Bu : elbetteki fiziksel görüntüdür.
Şimdi ahkam kesiyorum. İddia ediyorum ki :
  • spor salonlarında vücut geliştiren erkekler oraya spor yapmaya değil kendini karşı cinse beğendirmek için gitmektedir.
  • kendileri bunun farkında değildir.
  • başka vücut geliştiricileri, karşı cinsin cinsel seçimlerindeki potansiyel rakipler olarak görmektedirler.
  • bunun da farkında değillerdir.
  • nedensiz olarak çevresindekilere gergin ve sinirli davranmaktadır, kendini soğukkanlılıkla değerlendirecek olanlar buna şaşırmaktadır bile.
Şimdi kanıtlar : 
Zengin olup da "badici" olan bir kişi gösterin. Tersi çoktur (Kaliforniya Valisi, Weider Amca, vb.) ama gelişim önce kas sonra para şeklinde olmuştur. Zengin olup da kaslarını geliştiren ben görmedim. 
Entellektüel düzeyi yüksek, münevver bir badici gösterin. (ben bir tek Prof.Şener Üşümezsoy'u biliyorum, ama o sayılmaz).


Şimdi de sonuçlar :
 
Mevsim bahar. Güvercinler birbirlerine kur yapıyor. Boynunu garip bir açıyla büküp, tüylerini kabartıp, kanatlarını sarkıtıp, yampiri yampiri yürüyüp dişinin çevresinde hokkabazlık yapan erkek güvercinle, badi salonunda kaldıramayacağı ağırlıkların altına girip gözleri yerinden fırlayacakmış gibi olan erkek insanın korelasyonu üzerine kafa yorup, erkek ırkına üzülebilirsiniz. 


Günlük alışkanlıklarımızın, yaşantımızın ne kadar da içgüdülerimizin güdümünde olduğunun tespiti için yukarıdaki belgeselini izleyip, Desmond Morris'in "Çıplak Maymun"unu okuyabilirsiniz.


Bahardan ötürü okumak zor gelirse Human Instinct'i mutlaka izleyin ama Rabırt Vinstın felaket kafa bir adam. Pişman olmazsınız.


Okuyan herkesin bahar yorgunluğu yok olur işşallah !

1 yorum:

  1. ay ben daha önce tv'de bu kırmızı yanak profesörün birkaç belgeselini izlemiş ve bayılmıştım... Nicedir Osman'a söyleyip duruyordum şu belgeselleri bulmasını. Hay Allah razı olsun senden Süleyman...:)

    YanıtlaSil