18 Ağustos 2019 Pazar

"Parasite" Sağlam Film, Çok !

 
   Şaka maka Bay Bonyunho'nun neredeyse tüm filmlerini izlemişim (artık arşivde "Yönetmenlere Göre Filmler" klasörüne girebilir. (Snowpiercer, Madeo, Okja, Memoirs of Murder, The Host)). Parazit'i ne zamandır bekliyordum. Altın Palmiye falan aldı, fragmanı da göz dolduruyor. Güzel ve yalnız ülkeme kimbilir ne zaman gelir, ama malum ortamlara düşmüş. Arakolpa bekleyemez. Bu akşam izledim.
   Yazma kotamı bugünlük doldurduğum halde hemmen klavyenin başına koşturtacak kadar iyiydi. Karküreyici filminde gözönünde, diğer filmlerinde gözaltında ama hep biryerlerde yönetmenimizin sosyal sınıflarla bir alıp veremediği var (bu alıp verememe durumu yanlış mı ? zinhar! (bende de var)). Ancak Asalak'ta bu alıp verememe durumu pik yapmışa benziyor. 
   Dört kişilik bir aile düşünün: Baba, müflisin önde gideni (Tayvan pastaneciliği, çiçekçilik, şoförlük, valelik batırmadığı iş yok). Anne: eski gülleci. Çocuklar zeki ama okumaya durumları yok (kapitalizmin gözü kör olsun (ama neydi o Kuzey Kore spikerleri ile dalga geçmek bilemedim!)). Evlerine uğurlu bir taş gelir, olaylar gelişir.
   Sinemasal olarak diyecek hiç bir şey yok. Bay Alfred'in zamanında yönetmenlere buyurduğu tüm trükleri bihakkın uygulamış Güney Koreli meslektaşı. Sadece seyircinin bildiği ve bundan dolayı tırnak yedirten gizli gerilim sahneleri. En trajik anlarda yerleştirilen komedi unsurları (dedektife benzemeyen dedektif ve doktora benzemeyen doktor kastı için kast direktörüne alkış gönderiyorum). Asla sarkmayan bir kurgu, enfes bir görüntü yönetmenliği (dışkı fışkıran klozette sigara tüttürmeli sahnede mavi/yeşil filtre-floresan ışığı, bahçedeki piknikte adeta floresan renkler (ağır çekimler)), ekonomik müzik kullanımı (yok denecek kadar az (nedir: yönetmen duyguları manipüle etmede yardımcı unsurlara gereksinim duymuyordur)), sıkı bir senaryo (sınıf farklılığı çok işlenmiştir de böylesini daha önce görmedim (kokulardan falan (finaldeki kırılımı da kokuya bağlaması!))), aforizma gibi diyaloglar (ama bunu göstere göstere değil, çok doğal yapıyor), iyi oyunculuklar. 
   Velhasıl fakirde Altın Palmiye olsa ben de bu filme verirdim. Hoş, hiç ödül almasa bile fakirin alkışlarını kazandı (kendimce palmiyelerden, ayılardan, oskar amcalardan daha önemli (egoizm yükseliyor!)). 
   İkinci izlemede metafor tahlili falan da yaparım gibime geliyor (o taş, pasta, gizli bodrum, mors alfabesi, bodrumdaki ev vs.). Ancak ilk izlemede aklımda kalan: spor salonundaki şükela diyalog (-hangi plan en iyisidir biliyor musun? Plansız olmak. İşte o zaman hiçbirşey onu bozamaz. yoksa sen plan yaptığında hayat onu bozacaktır.) ve yağmurdan sonraki zenginin yorumu (-dün yağan yağmur tüm pisliği temizledi (o sana öyle!)). Burada ne yazsam boş. Benim için önemli bir değerlendirme kriteri: güvercinimin filmi sonuna kadar izleme standartıdır. Yazılar çıkıncaya kadar gözlerini ayırmadı.. 
   İzleyin izlettirin efem. Memlekete gelince sinemada da izleyeceğim. O kadar diyeyim...

6 yorum:

  1. Yazıyı okuduktan sonra hemen internette arattım filmi ama maalesef yanlış bir başka koreli filmi açmışım. Dediğiniz gibi ben de ilgimi çeken bu filmi, sinemada izlemek için bekleyeceğim. Teşekkürler,

    YanıtlaSil
  2. sayenizde izledim, 2 saat su gibi aktı çok güzeldi gerçekten, yönetmenin diğer filmlerini hiç izlemedim ikinci olarak hangisinle devam edelim tavsiyeniz nedir?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize sevindim. Distopya seviyorsanız Snowpiercer'i, polisiye seviyorsanız Memories of Murder'ı, dram izleyeyim diyorsanız "Madeo"yu, metaforik fantazya derseniz "The Host"u izleyin. Okja'yı sarfınazar edebilirsiniz :)

      Sil
    2. aa tesadüfen dün akşam da memories of murder'ı izlemişim:)) çok teşekkür ederim tavsiyenize..:)

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil