Distopyaya bayılırım (Orvıl'ın mezarında kulakları çınlasındır), bilimkurguyu severim (ursula ablanın da kulakları çınlasındır bari), Yonhobong'un önceki filmlerinin müptelasıyım (madeo olsun, host olsun her türlü (uzakdoğu sinemasına inanmıyorum ama bir Güney Kore sineması var)), Conhört'ü de Tildasvintın'ı da beğeniyle izlerim. Eee daha ne duruyoruz. Buyrunuz efendim "Karküreyici"yi didiklemeye başlayalım.
"Yakın, yahut uzak gelecekte aniden bastıran buzul çağı hümanitenin köküne kibrit suyu ekince, kendi kendine yeten bir trendekiler dışında canlı kalmaz. Üçüncü mevkidekiler sızlanmaya başlar."
Görselefektdüşkünü, izlediği en felsefi film Betmen serisi olan, CGI manyağı (allah bilir boş bidon gibi sesi de vardır bu kişinin) bir sinefilseniz (bu kitleye birinci grup diyelim) sizi tatmin eder. Başından sonuna dek ilgiyle izlersiniz.
Ancaak, Tarkovskiy, Turin Atı gibi kelimelere aşina, "fenafillah" sinefilseniz (bu (kitle demeyelim çünkü pek azınlıklar) topluluğa da ikinci grup diyelim) yine sonuna dek izlersiniz ancak bidon sesli sinefilden çok daha geniş açıyla bakarak, insanoğlunun kronolojisi, yaşam döngüsü, sosyalizm propagandası, matriks korelasyonu gibi kavramlar zihninizde dans eder. Allahı var yönetmen bey bu işi iyi biliyur, Hem nalına çakmış, hem mıhına...


Üçüncü grup sinefil olarak metaforları birazcık klişe bulsam da ikinci izlemede (bunu hakediyor) soru işaretlerini azaltacağımdan eminim. Sorulacak çok soru, açıkta kalan pek fazla kusur, parpapinçik edilecek ziyadesiyle lügât var, lâkin bu işler ancak aynı kafada (sıyırmış sinefiller) bir grupla filmi izledikten hemen sonra mebzul alkol ile keyifli olur. O yüzden diyorum ki : bilimkurguya, aksiyona, metafora, görselliğe, şiddete (sadece destrodoyu tatmin etmek için izlemek amaçlı), distopyaya meyyalseniz yakın durunuz. Sabî sübyanla zinhar yanaşmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder