Aradan otuz yıl geçti, oturdum bir kez daha okudum.
İyi ki de okumuşum.
14 Öykünün bir çoğu beni ilk okuduğum günkü kadar etkiledi.
Ustanın sözü, kalemi o denli duru ki arada rastladığımız "gazete müvezzileri", "kapuçina" gibi artık kulağımıza pek çalınmayan sözcükler dahi yabancı gelmiyor dimağa.
Yaşınız 40'ları 50'leri devirdiyse ve çocukluğunuz, yeniyetmeliğiniz ve gençliğiniz ve hatta şimdiki hayatınız İstanbul'da geçtiyse gözleriniz yaşaracaktır. Çünkü anlatılanların ekseninde insan olsa da, arka planda artık kaybolmuş bir İstanbul vardır.
Nedir : yazılanlarda kaybolan mekanlar olduğu kadar kaybolan insanlar, diyaloglar, ilişkiler ya da ne diye uzatıyorum ki sözü : apaşikâr kaybolan bir kültür vardır. Artık çevremizde; Rum balıkçılar, bembeyaz tenli Yahudi kızlar, Arnavut bahçıvanlar, ortasında menekşeli vadiler olan Mecidiyeköy, görkemli kaybedenler, naif karakterler ve daha niceleri yoktur.
"Lüzumsuz Adam"ı solup gitmiş (gavurlar fade away diyurlar) bir dönemin güzellemesi olarak da okuyabilirsiniz, kısacık öykülerin zihinde yarattığı derin duyguları yaşamak için de okuyabilirsiniz, "öykü nasıl yazılır" dersi almak için de okuyabilirsiniz, can sıkıntınızı gidermek için de okuyabilirsiniz. Her türlü okuyabilirsiniz.
Yalnız, okuma bittikten sonra (eğer ortak paydalarımız çoksa) akılda kalan tortulu bir hüzün olacaktır.
HAMİŞ : "Menekşeli Vadi"ye özel bir özen göstermenizi ve bir kez daha okumanızı öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder