26 Şubat 2012 Pazar

"Take Shelter" , Rüyalarınızı Ciddiye Alınız...


   Vasat, Amerikan stayla bir yaşantınız  (banliyöde bir ev, iki otomobil, bitmek üzere olan morgıç, sağlam bir sağlık sigortası, mavi yakalı bir iş vs.vs.) var . Eşinizi çok seviyor, çocuğunuza tapıyorsunuz. Eşiniz adeta bir elf, kızınız duyma özürlü bu arada..

   Çevredekilerin deyimiyle "bir erkeğe yapılabilecek en iyi iltifata" "-çok iyi hayatın var" nitelendirmesine mazharsınız. Yaşantınız bir bebeğin pudralı poposu kadar düzgün.

   Buna mukabil..

   Örselenmiş bir çocukluk (Murathan Mungan ve Yeni Türkü'ye selam olsun !..) yaşamışsınız. Babanız büyütmüş, abiniz hayli hırpalamış, annenizse siz daha on, o otuzbeş yaşındayken sizi otomobilde bırakıp paranoid şizofreninin karanlık sularına yelken açmış, bir daha annenizi görememişsiniz. Babanız geçen yıl ölmüş. Otuzdört yaşınızdasınız. Bir takım kötü kabuslar hayatınızı zehir etmeye başlamış. Bunlar kabustan ziyade öngörü gibi geliyor size. O kadar gerçekçiler ki.. Lakin kötü zihinsel genetiğinizin idrakindesiniz.


Ne büyük dilemma yareppim !..


   Malumunuz; Amerikalı devlet tarafından sistematik korkutulur. Özne değişir (fırtınalar, arap teröristler, katil arılar, zombiler, her sene değişen grip virüsü, kuş gribi, kuşlar, ceylanlar (buna oha diyen olursa bi zahmet neyşınıl ceyografideki intrudırs belgeselini izleyiversin), kolesterol, ve daha niceleri), nesne aynı kalır (Amerikalı !.. (Şerif Gören'e de selam olsun)). (kimbilir belki bu yüzden bu kadar çok silahları var (bireylerin de, devletin de)) 


   İçinizden Körtis'de bu korkuların nesnesi mi diye geçiyor. Hele layıns klüp (ama ne layıns kulüp, bizdekiler görseler direkt lağvederler) yemeğindeki performansından sonra "tamam Körtis oldu" deyip, yanan balata kokusunu derin derin içinize çekiyor, teşhisi yapıştırıyorsunuz : Paranoid şizofreni. Ama her şey bu kadar basit mi ?   (Sevgili okur bu arada harf sayısına yaklaşan parantezler için özür. Ama benim de tarzım bu...)


   İlk defa bir amerikan filminde; eşlerden biri tökezlediğinde diğerinin desteklediği bir evlilik gördüm. Genelde holivut filmlerinde eş, değil paranoya sergilediğinde işten çıkarıldığında bile kadın adamı sepetler (hep garipsemişimdir, evlilik kurumunun ticari ortaklık olarak algılanmasını). Burada ise hem mali hem psikolojik çözümler üreten, üstelik elf prensesi cemaline sahip ideal bir zevce güzellemesi görüyoruz. Vel minel garaip...


   Oskar değerlendirmesinin ne kadar telmaşa olduğunu da bir kez daha anladım. Maykıl Şenın'ın oyunculuğu en azından adaylığı hakediyor zira. (o ne deli bakışlar, o ne sabitlenemeyen pupiller, o ne still aktingdir öyle)


   Muhtemel sinema salonlarını pas geçecek bu filmi (sadece festivallerde gösterildi) tesadüfen izledim. Cef Nikıls'ı pruvaya aldık, diğer filmlerini de temaşa edeceğiz (hepi topu bir tane zaten).  Film bitince jeneriği okur gibi yapıp aslında düşüncelere dalıyorsunuz. 



   Yönetmen Cef Bey öyle bir ters köşeye yatırıyor ki sizi... "Hay ben bu toplumun kalıplarının taa  G.T.K..... " diyorsunuz.



   Psikoloji, sanrılar, evlilik, toplumsal değer yargıları, amerikan yaşam tarzı konularına ilgiliyseniz öneririm. Eğer ilgisizseniz yine öneririm.  Sinema seven, bunu da sever. Sağlam film.


Bilmeyenler İçin Not : GTK = asil bir sivil toplum kuruluşu..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder