31 Mart 2022 Perşembe

"Deniz Ne Kadar Güzel" Elit, Eşcinsel Suç Romanı.

   Peşinen söyleyeyim homofobik bir insan değilim. Süpersonik eşcinsel arkadaşlarım var. Sohbetlerimiz de pek şükeladır (yine de lezbiyen dostların sözü sohbeti daha bana göre galiba). O yüzden, son yıllarda eşcinsel edebiyatını eleştirince yapıştırılıveren "homofobik" yaftasından kurtulmayı umuyorum.
   Arka kapakta yazılı aşağıdaki ifadeleri okuyunca Deniz Ne Kadar Güzel'i edindik ve nihayet ona sıra geldi. 288 sayfalık kitap iki günde akşam okumalarında bitti. Dil pek akıcı, karakterlerin altı doldurulmuş. Hakkında yazılanların belirtildiği gibi polisiye romanı değil bildiğiniz suç romanıdır. Nedir: okura, katilin kim olduğu konusunda düşünecek herhangi bir alan bırakılmayıp Patrişyahaysimit tarzı bir roman okur gibi oluyoruzdur. 
   Bu türde (en azından bildiğim kadarıyla) hiç bu tip protagonistle  (ne işim olur protagonistle) baskın iyi karakter (gerçi burada antagonist (antagonistle de işim olmaz) kötü adam demek daha mı doğru olur bilemedim (parantez atmaktan metni kaçırdın arakolpa!)) karşılaşmamıştım (70'li yaşlarını süren varlıklı eşcinsel çift). En azından bu saikle okunabilirdi. Nedir: orta halli bir suç romanı olabilecek eser, eşcinselliğin kimi mahrem detaylarının aktarıldığı bölümlerde (özellikle sauna bölümünü çok aşırı hızlı okumak zorunda kaldım) bambaşka yerlere evrilmiş. Heteroseksüel (var mı böyle bir ayrım?) polisiyelerde, suç romanlarında bu kadar cinsel uyaran yokken romanımızda bunlardan çokça kullanılmış olması fakiri pek açmadı. Üstelik genel olarak romanı değerlendirdiğimde, düşünmem için bana aktarılan herhangi bir olgu yahut soru bulamadım. Sadece kurgunun aktarılması. Kimileri romanın asıl varlık nedeni bu olmasına karşın fakir, son sayfayı çevirdiğinde biraz üzerinde düşünmek, sorular sormak ister. Bunda o olmuyor. Siz bilirsiniz yine de.
Arka Kapaktan:
"Eski caz piyanisti Şener ile emekli mühendis Fehmi, Büyükada’da yaşayan, 70’li yaşlarını sürmekte olan bir çifttir. Aşklarını adadaki köşklerinde dolu dizgin yaşarken, bu ilişkiyi ada halkına “yaşlılık günlerinde birbirine destek olan iki emeklilik arkadaşı olarak” kabul ettirmişlerdir. Şener ve Fehmi için kırk yıllık ilişkilerinin rutin dinamiği, o yaz yandaki eve dişçi anne, mimar baba ve problemli bir gençlik geçiren çok yakışıklı oğulları Deniz’in taşınmasıyla bambaşka bir yöne gidecek, kendi ailelerinin sağlamasını bir suç üstünden yapmak zorunda kalacaklardır."

30 Mart 2022 Çarşamba

"Gece Mavisi" Salah Bey'e Devam!

   167 sayfa 27 deneme (küçük punto ve darkenarla basıldığından şimdi yayımlansa rahat 200 sayfanın üzerine çıkar). Varlık Yayınları 1994'de şahane bir kapakla basmış. 
   Nedir: Salah Bey bu denemelerinde çoklukla kendi vızvızlarını, bohçaladığı denklerini hülasa anılarını ve kimi küçük öykü teşebbüslerini de kitaba dahil etmiş olduğundan fakirin şimdiye kadar okuduğu en yavan Salah Bey deneme kitabıdır. Alıntılayacak yerleri işaretlediğim yerler pek nadirdir. Deneme okunmaya başlanacaksa bu kitaptan başlanılmamalıdır.
Tatlı Kırmızı Bir Denemeci: Montaigne'den S.36
"Evet, kadınlar kimi zaman erguvani ise kimi zaman da ördek gagası, yani açık turuncudur. Kumru göğsüdür. Bakıldığı yere göre renk alır.
   Aralık aralık, zeytunidir, hardalidir, lacidir, karaşindir, nilidir. Kimi zaman da turna gözüdür. El değmemiş sarıdır. Süzgün ve üzgündür. Montaigne gibi tatlı kırmızıdır. Bir yandan da küpe çiçeğidir. Yere bakar, gönül yakar.
   Cilvesi de incedir. Ardından koşanlara oruç bozdurur. Ya da ağzının perhizini verir. Pişmaniyeye çevirir.
   Kadınlar kendi kılıçlarıyla büyümüştür. Karabulgardır: küçük salkımlı üzüm. İstediği vakit de şakırdaktır. Gözü sürmeli madamangodur. İstemediği vakit ise hımhımlar gibi fınh, fınh, fınh konuşur. 
   Ne ki, Tanrının günü şahbazdır. İri ve gösterişli akdoğandır. Avının üstüne külünk gibi iner. Ama ama, saat gelir nabızgirdir. Yakınlarının hoşlandıkları şeylere göre davranmasını bilir. Başuçlarında hicaz makamında ninni çağırır. "

"Dr.Kan Bedeli" PKD'den Distopya.

 
   Philip Kindred Dick (PKD)'in zamanla, gerçeklikle ilgili bir sorunu olduğu gibi muktedirler hakkında da bitmek tükenmez bir paranoyası vardır. Alfa Yayınlarından 2017 yılında çıkan 341 sayfalık (son sayfalardaki yazarın 7 sayfalık sonsözünü hariç tutarak) kitabında bu mutad saplantılarını aktarmayıp başka bir mecraya akmış PKD. 
   Hiçkimsenin suçlu olmadığı bir nükleer felaket sonrasında hayatta kalmaya çalışan insanlığı birkaç ana karakter üzerinden anlamaya çalışıyoruz. 1964 yılında yazıldığı düşünüldüğünde genel olarak iyi bir iş çıkarıldığı düşünülebilir. Bunu; ele alınan kahramanlarda çok bariz şekilde yakalayabilirsiniz (bir nevi androide dönüşen Hoppy ve Reid'in içinde yaşayan, ölülerle irtibat kurabilen Bill adlı simbiyotik kardeş; şimdiye kadar hiçbir yazılı ve görsel eserde karşıma çıkmayacak renklerde karakterler). Olaylar 1972, 1981 ve 1988 yılında geçiyor. Elbette ki bunun böyle olduğunu ancak çok dikkatli okurlar algılayabiliyor. Yoksa "bu ne böyle yahu!" diyerek bir kenara atabilirsiniz. 
   PKD kitaplarına torpil yaparak olumlu yaklaşmaya çalışırım ama bilimkurguya marazi bir merak duymuyorsanız bu kitap sizi açmayacak. Olay kurgusu aksak, bilimkurgu adına yeni bir şey söylenmemiş, edebi yönü ise adamakıllı kötü. Mecbur değilseniz okumayın!

24 Mart 2022 Perşembe

"Yapıştırma Bıyık" Kitaplar ve Okumak Üzerine.

 
   Özgür Yayıncılık 1985'de Reha Yalnızcık'ın süpersonik kapak tasarımı ve Salah Bey'in alttaki arka kapak fotografisiyle yayımlamıştır. Fakir kapağa tav olduğu için nadir kitaplar satan bir internet sahafından edinmiştir. İki bölüm (Yapıştırma Bıyık ve Kendimle Konuşmalar), 34 deneme (kimi kısa, kimi daha kısa).Kitap okumayı sevenlere değil okumaya ciddi bir iş olarak yaklaşan kârilere hitap eder. 
   Bu sefil güncede Salah Bey'in denemeleri daha pek çok yazılacağı için mutad üzre cılkını çıkarmamak kaydı ile yaptığım paragraf alıntıları alttadır. İlginizi çekerse alır okur ve okuma eylemi üzerine biraz daha düşünürsünüz.
S.74

"Kendimi alıp da yazımın ortalık yerine otturttum mu, denemem başlamış demektir. Bu, boyuna kendimden açacağım, boyuna kendi fotografilerimi dağıtacağım anlamına gelmez. Doğrusunu söylemek gerekirse, kendimi yazının içinde bir paravananın arkasına gizler, denemeyi oradan yönetirim. Böylece, hem yüzümün mostrasını okurlardan kaçırmış olurum, hem de sonunda afra tafra satmaya varacak olan kendi düşlerimi, kendi vızvızlarımı arka planda tutarım."

S.121

"Doğru düşünce iplikleri ele geçirilse de, bu düşünmeyi gerçekleştirecek boş zaman, yirminci yüzyıl insanlarının çok güçlükle ulaşabildikleri bir mutluluktur.

   Yirminci yüzyıl insanları işlerini, eğlencelerini, sevgi ve kinlerini, öylesine girintili çıkıntılı bir dişliye kaptırmışlar ki, kendilerini, hiç mi hiç, ontan kurtaramıyorlar.

   Sinema, televizyon, dans, futbol maçı, sanat, bilim ve teknik adını taşıyan alacalı-bulacalı üfürükçü musluklarından, bir takım bayıltıcı gülyağları akıtan bu dişli, insanların zaman çanaklarını doldurmaya yarıyor.

   Denilebilir ki, şimdilerin insanı, zamanını boş geçirmeme sıtması içinde, şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklenmektedir." Salah Bey bu kelamları geçen yüzyılın sonlarında ediyor. Nedir: geleceğe de bir ziya tutmuştur.

17 Mart 2022 Perşembe

"Eyvah Zayıflıyorum" Teknik Olmayan Zayıflama Metodu.

   Cumhuriyet gazetesindeki mizah yazılarından aşina olduğumuz Erdinç Utku, artan kilosu  yaşamında zorluklara neden olduğunda, birçoğumuzun yaptığı gibi kilo verme konusunda adımlar atmaya hallenir. Nedir; yine birçoğumuzun yaptığı gibi yarı yolda pes etmek yerine dirayetli bir kavrayışla 365 günün sonunda hayatına 20 kilo kadar eksik devam eder (dile kolay bir damacana sudan 1 kg. daha fazla bir ağırlıktan kurtulmuştur). 
   2.baskısını yapan 181 sayfalık bu kitapta yazarımız bize sihirli formüller, kibritkutusu büyüklüğünde peynirler önermek yerine; bu yolu seçtiğinizde mizahın size nasıl faydalı olabileceği konusunda ipuçları veriyor. Vücut kitle endeksi endişeye neden olan okurlar için yararlı ve eğlenceli bir kitap.
PS: erharat@gmail.com e-posta adresine gerekli alıcı bilgilerini gönderen ilk 5 kâriye kitabımız bilâ ücret gönderilecektir.

"Depo" Başarılı Ticari Distopya

   Distopyanın her türlüsünü okuduğumu zannederdim. Yanılmışım. Bir ticari distopya varmış okumadığım, onu da görmüş olduk.
   Bayan Hart'ın sevgili oğlu, İthaki'den çıkan 437 sayfalık kitabında pek şımşıkırdak bir iş çıkarmış. Üç kişinin etrafında dönen romanımız hem heyecanlı bir olay örgüsünü işliyor hem de ticari distopyanın (en azından benim gördüğüm) ilk örneğini veriyor. 
   Amazon'u biliyorsunuz. Son yıllarda memleketimde de faaliyet gösteren küresel bir e-ticaret şirketi. Romanımız tarih vermeden ama muhtemel bir on yıl sonrasını, bu tip e-ticaret şirketlerinin ekomoninin dominant gücü olduğu zamanları anlatıyor. Bunu resmederken de üç kişinin yaşamını kullanıyor. 
   Kapitalizmi biliyoruz da "market belirler" mottosunun bu hallere evrileceğini (neyi belirler? sorusunun cevabı: Herşeyi) havsalamız almıyor. Ancak; "neden olmasın?" diyebiliyor insan. Düşünüldüğünde, romandaki her kişinin (hepsinin bakış açısı farklı ve şeyleri betimlemede kullanılan bu değişik açılar; şeyi daha iyi anlamamızı sağlıyor) değerleri okura ters gelmiyor. Ancak odada bir fil var. İşte bu fili görme vazifesini de okura aktarıyor yazar. Epilogda anlatılan Dunkin Donut's çalışanı Maria Fernandes ise gerçek. Münferit der geçebilirsiniz ama "kimi alametler belirdi" diye de yorumlayabilirsiniz. 
   Düz distopya meraklılarına da gelir, heyecanlı roman okumak isteyenlere de, düşünmek (derince hem de) isteyenlere de. Öneririm yani.

"Paf ve Puf" Salah Bey'den Denemeler.

 
   8 Deneme, 159 sayfa, 1981'de basılmış. Heryerinden başlanabilecek, zihni günlük hayhuydan uzaklaştıracak inciler. Şu aralar Salah Bey'in işlerine kimbilir kaçıncıya sardığımdan, kitabı tarif etmek yerine seçtiğim paragrafları alıntılayacağım. Kimbilir belki de bu paragraflar kimi kâriye ustanın yolunu açar.
Arka Kapaktan

"Salah Birsel denemelerini sözcüklerle değil olaylarla yazar. Onun kitaplarına "Olaylar Mozayiği" denilse de olur. Ama o, nonoş taşlar yerine nonoş olaylar kullanırl Yalnız, bunlar seçilmiş, denetlenmiş, sirke ve sarmısağa yatırılmış ve de susta durdurulmuştur. Birsel'in denemelerinde yoruma da rastlanmaz. Ona göre yorum, bilgelerin değil laf ve güzaf vuranların işidir. Nedir, olayların havaalanından kalkan rüzgarlarda, ışınlarda da yine yorum vardır. Şu söz Birsel'indir: "Benim denemelerimde hiçbir yorum yoksa, insan ve yaşam vardır. En büyük yorum da insanın ta kendisidir"

Fantoma Geliyor'dan S.85

"Bir bakıma yazının bir yerde kesilivermesi okurların biraz hava almalarına da yol açar. Bu, çok önemli sorunlardan biridir. Bizcesi okurlar, tütün depolarındaki tütünler gibi sık sık havalandırılmalıdır. Böylece onların birtakım kırpık saçlı durumlara düşmeleri engellenmiş olur. Hoş, yazarların da aynı biçimde ve aynı sıklıkla havalandırılmalarına gerek vardır ama onların zaten kokuşuk ve mayaşık olmaları karşısında bunun bir anlamı yoktur."

8 Mart 2022 Salı

"Macellan'ın İzinde, Mardek'in Seyir Defteri" Zor Tarafından Dünya Turu.

 
   Hakan Öge, 2004 yılında Dünya'yı turlamak için yelken açtığı yolculuğunu, 2007 yılında Antalya'ya aborda olarak tam tur tamamlar. Üç yıl süren bu zorlu seyir, Macellan'ın rotasını izlediği için (yani Horn Burnu'nu dönmesi gerektiğinden (yani Panama Kanalı'nı geçmeden kıtanın alt ucuna gitmesi gerektiğinden)) oldukça zorludur. Mardek adında kendi yaptığı 9.5 metrelik bir yelkenliyle yapılan anabasis kimi zaman tahammülfersa olduğu kadar renklidir. Öge, bu turdan hayat arkadaşını bulur da döner. Düz insanda haset uyandırır bu denli feraset ve cesaret sahibi insanlar. Fakir sadece gıpta etmekle yetiniyor.
   Naviga Yayınları, 2010'da ilk, 2020'de ikinci baskısını yapar Mardek'in 442 sayfalık seyir defterini yayınlar. Genellikle gidilen limanları ve hava koşullarının yazıldığı sayfalar denize aşina olmayan okura sıkıcı gelebilir. Lakin fakir hayatının ilk 45 yılının geçtiği deniz kıyısından yıllardır uzakta olduğundan, kitabımız yatmadan önce yapılan okumaların uzunca bir süredir başrolündeydi. Yatmadan önce mebzul miktarda okunduğunda (biraz da muhayyilemin yardımıyla gözümde canlandırdığım deniz sahneleri sayesinde (ki kitapta bunu destekleyecek güzel fotoğraflar da vardır)) hep denizli rüyalar gördüm onbeş gündür. Denizi özleyenlere samimiyetle öneririm.

6 Mart 2022 Pazar

Uzayda Ne İşimiz Var?

 

   İnsanevladının uzayla olan rabıtası nedir, nereyedur? Bu ay Bilim ve Ütopya'da pek havalı bir kapakla verilmiş. Fakirin de bir katkısı oldu. İlgilenenenlere...

PS : Hindistan'ın Mars'a gönderdiği sondanın (üstelik ABD ve Çin'in aksine ilk seferde başarmışlardır) maliyetinin, Sandra Bullock'un oynadığı "Yerçekimi" filminden az olması (Mars sondası 60 milyon USD, filmin bütçesi 75 milyon USD) gibi işinize yaramayacak bilgiler var!

"Yükseliş" Sai King'in Son İşi.

 
   Sai King'in son işi okuru fazla yormayan 125 sayfalık (ki puntoların büyük, bölümlerin kısa, illüstrasyonların (ne işim olur illüstrasyonla?) canlandırma resimlerin fazlaca olduğunu düşünürsek rahatlıkla 100 sayfanın aldında olduğunu kabul edebilirsiniz) bir küçük novella yahut bir iri öykücük.
   Yine ABD'nin cumhuriyetçi muhafazakar küçük bir kasabası. Yine hem doğaüstü (açıklanamayan kilo kaybı) hemde toplumsal sorunlara (lezbiyen evliliklerine karşı önyargılar) eşzamanlı yaklaşan bir kurgu. Özenle işlenen karakter ve yan karakterler. Hızlıca okunan bir akış ve son.
   Edebiyat zanaatının (böyle yazınca garip görünüyor ancak değil (King edebiyat zanaatının yaşayan en iyi temsilcilerinden biri fakire göre)) iyi örneklerinden biri.  Kitaplık'ın cevval muharriri gibi son sayfaya 1-2 saatte geldim. Sai King'in birçok öyküsünde olduğu gibi içimi hüzünle karışık garip bir tamamlanmışlık hissi sardı. Kızılay-Çayyolu gitgel metro yolculuğunda biter gider. Zihninizi ayçiçek yağı fiyatlarından, akaryakıt zamlarından, Karadeniz'in karşısındaki savaştan bir süre kurtarmanızı sağlar, ki az şey değildir.

3 Mart 2022 Perşembe

"Kıyamet Park" Alper Kamu'nun Üçüncü Vakası.

 
   Severek takip ettiğim ağ güncesi Kitaplık'ın zarif muharriri haberdar edince hemen edindim ve o meyanda okuduklarımı bitirince bir nefeste başladım (zira paralel okumalarda ziyan edilmeyecek kadar keyifli kitaptır). 
   Sizi bilmem bendeniz kitap okurken gülümsemeyi severim. Kitabın sonuna dair çıkarımlar yapmak da pek keyiflidir. İşte bu standartların üstüne çıkan kitapları yazabilen az sayıdaki yazarlardan biridir Alper Canıgüz. 5 Yaşındaki marazi zeki Alper Kamu'sunun daha önceki iki macerasını biliyoruz zaten. (Bkz. Oğullar ve Rencide Ruhlar, Cehennem Çiçeği) Bu da öncüllerini aratmayacak bir polisiye, hem de şımşıkırdağından. Kendimi tutamayıp (yattığı yerde dinlensindirler) Timur Selçuk ve Zeki Müren şarkılarına gönderme yapılan paragraflarda sesli güldüm. Bu arada yanlış anlaşılmasın; sadece gülmece yok satırlarda, mebzul miktarda haklı tespit, felsefi gönderme de var. Diyeceğim odur ki: belli bir okuma düzeyini geçmiş kâriler için okuması daha da ballıbademdir. 
   Gündemin biteviye üstüme üstüme geldiği bugünlerde (akaryakıta yapılan üstüste  zamlar (ki etkisini Nisan'dan sonra hissedeceğiz), olası üçüncü dünya savaşı senaryoları, çıkarıverilen (ölü sayısı günde 200'ü geçerken hem de!) maskeler,  aptal kutusundaki herbokologlar (allahtan 2009'da izlemeyi bırakmışım ama arada gözüm takılıyor) ve daha neler) açın sayfaları zihniniz şenlensin. Hararetle öneririm.

"Sen Beni Sev" Birsel'den Şiir ve Edebiyat Üzerine.

 
   Sadece 80 sayfa. 1950'deki ilk basımını buldum ("Nadir Kitap"lar satan site sağolsun). Üstü imzalı, tarihli falan, pek hoş. Dört bölüm (Sen Beni Sev, Mambo İtalyano, Devenin Pabucu ve Her Şair Neler Bilmelidir).
   Henüz 31 yaşında çiçeği burnunda ve şiiri ciddiye alan Salah Bey, ikili fiskoslar (şair-eleştirmeci ("eleştirmen"i tercih etmiyor Birsel), şair-hikayeci, romancı-eleştirmeci, eleştirmeci-şair adayı delikanlı diyalogları)  marifetiyle döneminin edebiyat dünyasına ilişkin tespitler yapıyor. Yarım asır öncesinin şiir, öykü ekseninde edebi hali pür melalini merak edenler (ah ne kadar azdır onlar!) için önerilir. Ancak o dönemin genel yaşayışına ilişkin de güzel ipuçları, ayrıntılar vardır satırlarda. (Dilin kullanımı bile 1950'leri yansıtıyor).