28 Ekim 2023 Cumartesi

"Y'ol" Yine Güzel!

 İlk basım 2006, onbirinci basım ise 2020'de (bir şiir kitabı için ne sevindirici).73 sayfa. Daha önceki kayıtlarda var şiir kitabı tanıtılmaz, tanıtılsa da objektif değil olabildiğince öznel olur (herkesin şiiri kendine). Yalnız şairimizin o yıllarda harfleri üst üste kullanma alışkanlığı varmış. Gördük, biliyoruz, hoşumuza da gitti! 
   Mutad üzre (iyiden tekaüte bağladım) yine içime dokunan (bu kez aşkmeşk şiiri değil) bir alıntı yapıyor, huzurlarınızdan çekiliyorum.

ÖTEKİ

Ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz,

onlar aşağıda siyah kalacak!

Sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak!

Siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar terleyip sıçrayacak!

Kavunun kabuğuna bıçağı indirin siz, onlar kaçışacak.

Genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak!


Onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar.

Onlar bir ömür taşlara su tutanlar.

Onlar bir hatırada donmuş duranlar.

Onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar.


Siz nasıl da menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü!

Ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü.

Ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası

Onlar kenarda kirliler; onlar atık, onlar sası.


Ah siz, nasıl da "Siz"siniz buram buram, onlar avam.

Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!


Siz "It was very amazing" derken "and fun"

Onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan.


Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.

Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.

11 Ekim 2023 Çarşamba

"Kim Bağışlayacak Beni?" Birhan Keskin'den Sözler.

  Şiir kitapları diğerleri gibi değil, öyle başlayınca hemen bitmiyor. Başucumda iki ayı aşkın zamandır duruyor. Yatmadan önce kâh başından kâh sonundan bazen ortasından okumadığım şiir kalana kadar kıraat ettim. Yine insanın iman tahtasında değişik yerleri titreten satırlar. Okununca uykuları kaçıran dizeler. Velhasıl, alçak bir rafımda dursun ara ara yine bakarım ben. Yazarımızın gönül koyacağını zannetmediğimden bir alıntı aşağıda. 
RUTH

Dur Ruth,
aşkın karanlık yüzünde dur, öylece.
Hep.
Böyle dursun aşk her zaman hayatında.
Karanlık yüzünde dur aşkın,
sus. Tamamı buydu, de.
Bütün yavanlığıyla süren insanların
kuytularında kal. Orda kal.
Unut Ruth,
unut sen
ben sürdürürüm kalan kısmını, hattın bu ucunu
kervanlar ve sahrayla 
kendime de sana da ağlarım.
Sen sus Ruth, sen konuşma,
sen yavan hayata katıl
orda sürdür mutsuzluğunu.
Sahra nasılsa geçeceğin yer değil.
Ah, Ruth, hala sevgili Ruth,
ortalıkta dönen yalanlarını hissettim, hep.
İsteseydim kolayca ortaya çıkardı.
İstemedim. Senin kendinden kaçırdığın şeyleri
ben nasıl ortaya koyardım!
Sen kendini kandırıyordun,
seyircin oldum
yalanlarını oynayışını seyrettim.
Son âna dek.
Kendini ikna ettiysen beni de ikna et
istedim.
Ruth, mutsuz meleğim.
Sen inandırmakla, inandırmamak arasındaki
o siyah noktada durdun.
Bunun adı işte: zulümdü.
Bu zulümde sen beni bütün uçlarımdan çarmıha gerdin.
Ben bütün uçlarımı kanatarak kopardım kendimi ordan.
Tekrar tekrar,
tekrar tekrar kanattım Ruth,
senin istediğinden fazla kanattım kendimi.
Kendimi kendi zulmümde tuttum, orda kaldım.
Onu çektim. 
Yapmasa mıydım Ruth?
Bunun cevabı artık anlamsız.
Ben zaten Ruth, bana gelecek olan o zulmü gördüm.
Sendekini, sendekileri.
Bendeki tamamlanmadı henüz.
Son sözü benim söylemem neyi değiştirdi?
Hiçbir şeyi.
Bir çocuğun, senin çocuğunun Ruth, kendini
kandırmasından başka neyi ifade eder bu?
Hiçbir şeyi.
Benim son sözü söylemem, bendekileri,
hala bende kalanları
sana eksik gelenleri,
hala söylenecek olanları bitiriyor mu?
Hayır. 
Senin eksik kalanlarını bana söyleyeceklerini
tamamlıyor mu?
Hayır Ruth,
eksik kalanlar çoğalıyor aramızda.
Şimdi, bende kalan boşluğu doldurmak üzere
borçlu değil misin - kendi mutsuzluğunu da
benim mutsuzluğumu da borçlu değil misin bana?
Ama bırak öyle kalsın.
İnsanın yüreğinden geçmeyen borçlar ödenmezler.
Sen Ruth, sevgilim Ruth,
hattın öbür ucundaki derin sessizlik!
Sus. İstediğin kadar sus artık. Öyle kal.
Kervanları ben yalnız geçiririm sahradan
sen yalan hayatını sula.
Aşksız hayatın kenarında dur. 
Sana verilecekleri bekle.
Tamamı buydu, böyle de.

Ama Ruht, ben,
benim söylediklerime, 
benim çığlıklarıma inanmayanların söylediklerine, 
onların çığlıklarına artık inanmayacağım.
Söz Ruth.
Sen benim çığlıklarımı duydun,
bana en yakın uzaklık sendin.
Bir tek sen duydun çığlıklarımı
artık Ruth,
senin söylediğin hiçbir şeye inanmayacağım.

8 Ekim 2023 Pazar

"The Creator" Yapay Zekaya Holivut Bakışı.

 Kuru Otlar Üzerinde'yi izlemeye hazır hissetmiyorum. O yüzden bu Pazar, kafayı pırıl pırıl yapmak için Holivut'un yapay zekaya olan yaklaşımına göz atmak için bu pelikulayı izledim. Anladım ki içinde soru sordurmayan bilimkurgu, özel efektleri ne kadar güzel olsa da çekmiyor artık fakiri (gel de eski günleri arama!). 
   İçinde yapay zeka olsa da (bilimkurguda nispeten yeni sayılan bir tema) iki saati aşan filmimiz (2s13d) buram buram holivut kokan bir kordela (kordela mı kaldı arakolpa?) olmaktan kurtulamamış. Konu şu: yapay zeka tehdit değil, insanlığa bir kastı yok (kişisel olarak katılmıyorum, başka (bkz. homo sapiens vs. neanderthal örneği)). Özel efektler şükela (ki yabanın içine bilimkurgu pek yakışır (ormanın içindeki bir hipergalaktik budist tapınağı misal)), oyunculuklar yerlerde (koskoca kenvatanabe'yi kafası bilyalı android yapmışlar), sanat yönetmenliği çizgi ötesi, senaryoda akıl almaz cevap verilemez sorular dolu. Ne arşivime alırım ne de görmek isteyenlere öneririm. 
   Bu sabah Runkara'da koştum, ardından Mülkiye çoksesli korosunda Muammer Sun'un bir eserini çalıştık, ardından başka faaliyetler falan, oldukça dolu geçen bir pazarın sonunda kafamı rahatlatmak için gittim. Yanarım yanarım giden 80 TL'me yanarım. 

3 Ekim 2023 Salı

"Cin Aynası" Ercan Kesal'dan

   289 Sayfa, Kesal'ın hayatından kesitler. Girizgâh bölümü mükemmele yakın. Biraz oyalandı rahlede, nedeni geliyor. Girizgâhı okuyunca dedim "bunu biraz yavaş sindire sindire okuyayım" ama öyle olmadı. Nedir: yazıların hepsi tek tek ele alınınca pek sarsıcı, pek çarpıcı. Ama (bir cümlede ama varsa öncesini okumasanız da olur) kitabın ortalarına geldiğimde içimi bir kasavet kapladı. Son bölümdeki sinema yazılarına kadar da geçmedi. 
   Yazılarda konu edilen kişiler bir süre sonra tekrara giriyor. Bu kişilere ve yaşadıklarına itirazım zinhar yok. Her yazı ayrı ayrı okunduğunda insanın içinde acı&öfke tellerini titretir lakin art arda okunduğunda ters manyel yapıyor zihinde. 
   Sinema ile ilgili olsun olmasın birçok yazıda bu sanatla ilgili göndermeler var. Kurosawa, Antonioni, Tarkovski, Haneke ve daha niceleri. Yalnızca Nuri Bilge ismi yok. Hayır yazarımızın sinema kariyerinde önemli bir isim de halbuki. Neyse, arada Birhan Keskin'in dizeleriyle takviye yapa yapa bitirdim. Peri Gazozu daha içime sinmişti, bunu okumak acı verici. Siz bilirsiniz yani.