Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
25 Ekim 2020 Pazar
"Le Couperet" "The Ax" Bugünlerde Bakmak Ufku Genişletir.
"Ne le dis à personne" Tanıdık Bir Hikaye!
2s11d boyunca çişe kaldırtmadan izletti. Ortaların sonuna doğru "neler oluyor yahu! kim kimdi?" diye sorular soruyor insan, ama sabrediniz! Sonunda herşey bittamam açıklanacak. Kurgusu kimi zaman çetrefilleşse de ilginizi hiç düşürmeden (uzunca süresine karşın) izleyebileceğinizi garanti ederim. Kısacası 14 yıldır izlemeyi ıskaladığım bu helecanlı (evet helecanlı) Fransız pelikulası şu film yokluğunda iyi geldi. Hararetle öneririm efendim.
PS : Bruno adamın dibiymiş ama. Bir de o ilegal ekipteki kız ne korkunç bir şeydi öyle!
22 Ekim 2020 Perşembe
"Antebellum" Koşarak Uzaklaşın!
"İşte Tanrılar" Zor Bilimkurgu!
16 Ekim 2020 Cuma
"Cha no aji", "The Taste of Tea", "Çayın Tadı": Güzel Film.
12 Ekim 2020 Pazartesi
"Cumhuriyet Dönemi Türkiye'sinde Bilim" Bilim ve Yakın Tarihe İlgi Duyanlar İçin.
"Dünyalı İstilacılar" Halkla İlişkilerin Zayıf Toplumlarda Önemi!
9 Ekim 2020 Cuma
"Yeraltı Demiryolu" Bilemiyorum Altan!
3 Ekim 2020 Cumartesi
Zaruri Açıklama
Bu satırları okuyan bir avuç kitapsevere zaruri bir açıklama yapmak farzdır!
Efendim uzunca bir süreden sonra 15 günlük bir tatile çıktım (doğrusu ihtiyacım da varmış). Bu sürede dokuz kitap okuyunca, yazdığım kitap tanıtımları da biraz tatsız tuzsuz oldu. Nedir: okumuşum, zihnimde-kalbimde birşeyler olmuş ama tutmuş bunları satıra dökemeden bir başkasına girişmişim, o da bitince bir diğerine. Böyle böyle dokuz (ve hatta yazmadığım birini de sayarsak on) kitap üstüste birikince, yazdıklarım da pek sevimsiz (evlat olsa sevilmez!) olmuş. Ama bu günceyi biraz da kendim için tuttuğumdan (o biri hariç) yazmamazlık edemedim.
Ancak bundan kelli (kelli!) okuduklarımda gerekli donanım yanımda olduğundan yine o fülfürüşlü üsluba dönüş yapılacaktır ümidindeyim.
İyi okumalar, iyi seyirler.
NOT: bu metne nasıl bir kapak koyacağımı bilemedim. Sincap koydum. Sincap iyidir.
"Son Şeyler Ülkesinde" Paul Auster Tarzı Distopya.
"Günce" Palahniuk'dan Gerçeküstü Gerilim.
"Gece Kanatları" Bilimkurgu ile Fantazya Arasında!
"Soruşturma" Lem'den Bilimkurgu Gibi Olmayan Bilimkurgu!
"Sıfır Çemberi" Kısa ve Etkili Bilimkurgu Öyküleri.
"Ölümüne Sadakat" Yaşlanan Haytalar!
"Yezidiler" Didaktik Bakışla Dini Bir Topluluğun Özeti.
1 Ekim 2020 Perşembe
"Bataklık Çiçeği" Oyuncaklı Öyküler.
110 sayfa 13 hikaye.
Selahattin Enis acaip bir adam. Osmanlı'da doğmuş Cumhuriyet'te ölmüş. Naturalist olarak addediliyor (naturalizm hakkında yeterli bilgim olmadığından naturalist yazarlık konusunda bir fikrim yok). Ancak bu onüç öyküsünden anladığım kadarıyla, gördüğü çirkinlikleri, o çirkinliklerin içindeki nadir güzellikleri, trajedileri şımşıkırdak bir dille yazıya aktarmış. Kitaptaki her öykü birbirinden farklı akışlarda. Kimi zaman deneme formuna yaklaşanlar olsa da hayattan kesitler, yahut bir insanın sayıklamaları şeklinde olanları var. Tüm bunların ötesinde yazarımızın kullandığı dil oldukça eski olmasına ve çoğunlukla parantez içinde günümüzdeki anlamı yazılsa da, okuyanı mest edecek bir kesafete sahip.
Vedat Özdemiroğlu'nun bir yazısında görüp merak ettiğim, birçok kitapçıda (on-line olsun, raftakilerde olsun) bulamadığım ve en nihayet zar zor (Gazi Kitabevinin bir şubesinde kalan tek nüshayı getirterek) bir kopya edindiğim kitabın arka kapağında geçen ifadelerden (ve kitaptaki buna benzer bir çok hikayeden) yazarımızın kadınlara karşı bir husumetinin olduğunu çıkarabiliriz. Hatta "Hufre" adlı metnin tümü kadının cinsel organı üzerinden tüm kadınlığa veryansın bir kötüleme olarak adlandırılabilir. Yazarımıza göre yeryüzündeki tüm kötülüklerin, savaşların, yoksulluğun nedeni kadınlar ve cinsel organlarıdır. Okurken edebi hazzı yalnızca dil kullanımında bulabileceğiniz bu öykü derlemesi, o dönemin yaşantısına bir mercek tutmak için faydalı olsa da zihnimde yeni kapılar açamadı. Kiim öyküleri okurken içimde nasıl kaynaklandığını bilemediğim duyguların uyanması (çoksa Sait Faik öykülerinde olur) gerçekleşmedi. Nasıl yazayım bilemedim: kimi öyküler bittikten sonra yazarın o çok bahsettiği "ispirto" (burada alkol demek istiyor!) kokusunu duyar gibi oldum. Kısacası: siz bilirsiniz...