Yazarını çok sevmeme ve sadece 447 sayfa olmasına karşın şu ahir ömrümde en uzun sürede bitirdiğim kitaptır.
Sanem ve Umut. Hayatları, dünyanın öbür ucunda çakışan iki insan. İkisinin de çeşitli acıları var üzerlerinde tüten. Kitabın ilk yarısı Umut'un gözünden, son yarısı Sanem'in gözünden tanık oluyoruz yaşananlara. Son sayfalarda ise iki kişiliğin eylemleri satır satır birbirine geçiyor ancak okur her nasılsa bu ikazsız geçişlerin hangi karaktere ait olduğunu şıpınişi anlıyor (burada yazarı alkışlıyoruz).
Havalar bulutlu. Fakir bir delirium halinden (bilmem aşkı bu şekilde adlandırmak doğru mu? (bence doğru)) yavaştan kurtulmakta. İlmek ilmek işlediği eski hayatını geride bıraktı. Vakit geç olsa da yeni bir başlangıç umudunda ancak yeni doğan bir buzağının sarsak adımlarıyla ilerliyor. Böyle hallerde okunacak kitap değildir. Yoksa roman güzel roman. Eski Arakolpa üç günde bitirir, bir sürü satırın altını çizer, yanlarına notlar alırdı. Ancak mevcut halde maşıngaya (bilen var mıdır maşıngayı?) dokunur gibi okudu. Neyse arada Sadun Boro'nun pupa yelkeni kurtarıcı oldu (bitince onu da yazarım).
Hüzünlenecek kadar cesaretiniz varsa okuyunuz efendim!