26 Mart 2024 Salı

"Yolun Başı" Ali Lidar'dan Şiirler.

   Alidar (böyle demeyi seviyorum) yine şiirler yazmış. Kimisi teğet geçiyor kimisi delip geçiyor kimisi de deldiği yerde kalıyor hiçbir yere gitmiyor. Şiir çok öznel bir şey. Ne yazsam boşuna. O yüzden bari beni ikinciye okumak zorunda bırakan bir iki alıntı yapayım.

"size de komik gelmiyor mu ölümün olduğu yerde zaman" S.9

ANLAT!

bilmiyordum yüzün bu kadar aydınlık
mumlar ve şamdan ve avize ve elektrik
dişlerim bütün istemsiz çarptıkça birbirlerine
durmaksızın bana çocukluğundan bahset
bahset bana bahset
bahset
bahset
bahsettikçe sen muhtemelen bir orta yol buluruz
bulunur elbet çaresi gülümsedikçe sen
ontolojik krizlerin
durma ama bana sevişlerinden bahset
seni sevmem senin bana gelişlerinle mümkün
başkaları ne der bilmem başkaları başka başka
başka başka omuzlarda ne çok zaman kaybettik
durma başka deme bir şey zaman bizi tamamlar
tamamlanır bütün eksik durma beni aşındır
aşındırman demek beni
şimdi bunu anlatamam
sen durma anlat yeter anlattıkça sen
karaya çalan ne varsa anlattıkça apaklaşır
S.31

JAZZ DİNLERKEN BEN SENİ DAHA ÇOK SEVİYORUM

Jazz dinliyor cemaat cuma hutbesinden önce
Haberlerde uçan atlar sokaklar silme manyak
Herkes kafayı yemiş seni bulamıyorum
Sesin nereden geliyor seni göremiyorum / Yüksek sesle
konuş biraz seni duyamıyorum
Annem hastaneye yattı köpekler bana bağırdı
Fotoğrafın düştü elimden yerden kaldıramıyorum

Parka girmem yasaklanmış çocuklar korkuyormuş
Oysa herkes basıyor ben çimlere basmıyorum
Aklım nerede bilmiyorum bana yardımcı olsana
Beni düşünmelerini nasıl da seviyorum
Gülsene arada bana sıcaklığını alayım
Odalar mı çok küçük ben mi çok büyüdüm
Duymayınca sesini bir yere sığamıyorum
Ruhum doğum sancısında kanatlandı kanatlanacak
Kanatlansa ne olacak yanına varamıyorum
Tutup elimden kurtarsan ellerin nasıl da güzel
Sigaramı tutuyorum elini tutamıyorum
Ben seni seviyorum tüm kızmalarına inat
Tüm dünyaya söylüyorum sana söyleyemiyorum

Bir duble rakı koy bana ben saçlarınla oynayayım
Meze falan istemem sadece konuş benimle
Ne anlatırsan anlat yeter ki eksilmesin
Kulaklarımdan sesin bak her şeyim buna bağlı
Ne hükmü var mesafenin, iste sen ben hallederim
İste sen masallardaki ejderhaları bile döverim
Bir kendime yetmez gücüm başka her şeye yeter
Sen iste gerekirse kendimden de vazgeçerim
İnsanlar ne tuhaf hepsinde ayrı kaygı
Umrunda değiliz kimsenin Allah aşkına gör artık
Bir sen varsın işte bir ben bir de senin gülüşün
Gülüşün diyorum gülüm, bak tam burda ağlıyorum
Valla bak ağlıyorum senin haberin bile yok
Kimselerin haberi yok diyorum ya hepsi tuhaf
Tuhaf yer bura bu dünya bilmem ki nasıl anlatsam
Ah bilmiyorum gülüm ben hiçbir şey bilmiyorum
Tek seni seviyorum ben başka bir şey bilmiyorum.

S.42

24 Mart 2024 Pazar

"Yaralı İsmail" 2nci Basım Öyküler.

 

   Basım yılı bir önceki kitaptan daha yeni. Tasvirler daha bir detaylı, karakterlerin içi dolu. Ancak; (bir cümlede ancak varsa öncesini okumayın derler) tamamen öznel bir değerlendirmeyle bir önceki öyküleri daha sahici bulduğumu söylemeliyim. İlk öyküde "aha" dedim "ne güzel bir yere bağlanacak bakalım!". Bağlanmadı. Birçoğunda da aynı şey oldu. O yüzden okumazsanız fazla bir kaybınız olmaz diyebiliyorum.
   Bir şeyi yazmasam içim şişer. Kitaptaki öykülerin bazısı bir önceki öykü kitabında da var. Onları çıkarırsanız 256 sayfalık kitabımız rahat 100 küsur sayfalara düşer. Bunu telif açısından hukuki bir olabilitesi var mıdır bilmiyorum ama etik olarak olabilitesi olmadığını söyleyebilirim. 

16 Mart 2024 Cumartesi

"Dune II" Yok.

   Üşenmemiş birincisi hakkında yazmıştım. Bunun için onu da yapamayacağım. Ben yandım siz yanmayın. Sinemada izlemeye değmez.

"Gwendy'nin Düğme Kutusu" Çeviri Kurbanı.

 
   Yıl 1974 Gwendy tombik bir yeniyetme. Bir yabancıdan aldığı düğmeli kutunun yan bölmelerinden birinden enfesşükela bir çikolata (ki bir kere yedikten sonra açlık çekilmemekte ve ikincisi istenmemektedir), diğerinden 800 USD'lık bir antika gümüş para çıkmaktadır. Asıl şenlik kutunun üstündeki düğmelerdedir. Dünyamızdaki her kıtayı simgeleyen renkli düğmelerin yanısıra bir kırmızı bir de siyah düğme vardır ki, kullanmak istemezsiniz. Kutu ile birlikte Gwendyciğimizin hayatı değişmeye başlar, zayıflar, zekileşir, şanslılaşır ve daha neler.
   Tahmin edeceğiniz gibi konumuz hayli ilginç. Sai King yaşlandı zaar, genç ve muhayyilesi yıpranmamış yazarlarla yazası var. Novella bile denilemeyecek kısalıkta (132 s. ama resimler ve bölüm yarımları çıksa 100 sayfanın altına düşer garanti) ama sürükleyici olabilecek bu metin üzülerek söylemeliyim ki çevirinin kurbanı olmuş. Böyle söylemeyi hiç istemem muhakkak ki ne uykusuz geceler, ne erken sabahlarda çevirilmiştir ama okurken haz almayı istemek her okurun hakkı (Canan Kim'in kulakları tatlı tatlı çınlasın. Negzeldi çevirileri!). Aşağıya bir paragraf alıntılıyorum. Ne dediğimi daha iyi anlarsınız.
  S.109 "Son birkaç aydır yanlış çıkışlar oluyor - en azından Gwendy o kadar zamandır doğum kontrol hapı kullanıyor- fakar her seferinde kendini hazır hissetmiyor ve kibar Harry Streeter ona baskı yapmıyor. Tabu nihayet babasının büyük bir iş partisine gittiği cuma gecesi Harry'nin mumlarla ışıklandırılmış odasında kırılıyor ve her saniyesi tahmin edildiği kadar utandırıcı ve harika geçiyor. Gerekli ilerlemeleri kaydetmek için, Gwendy ve Harry ertesi iki gece daha Harry'nin Mustang'inin arka koltuğunda yapıyorlar. Sıkış tıkış olsa da sadece gittikçe ustalaşıyorlar." Ben bunu çevirdim diye kitaba koymaya utanırdım. Kitaba gelecek olursanız, sönük. Türk gibi başlayıp, belçikalı gibi bitirmişler. Şehir içi uzun dolmuş hatlarında başlanır ve bitirilir ama sizin yerinizde olsam şiir dinlerim daha iyi.

13 Mart 2024 Çarşamba

"Bastarden" Piçler yahut Vaad Edilmiş Topraklar.

   Nikolayarsel var, Anderstomascensen var, Medsmikelsen var. O halde kötü bir iş olamaz deyip başına oturduğum, bitirince hemen arşive attığım ve önümüzdeki günlerde bir kez daha izleyeceğim filmdir.
   Ludvig piçtir, o yüzden yüzbaşılığa yükselmesi 25 yıl sürmüştür (asiller 6 ayda gelirler bu rütbeye). Ludvigin aklı fikri zikri pruvası hedefi bir unvan almaktır. Zor bir yola girer, olaylar gelişir. Olaylar 18. yüzyıl sonlarında Danimarka Krallığında geçer. Feodalite tam gazdır (sen ne pespayesin feodalite (ister baron ister abdi ağa). Ludvig askerliğin kütüklüğüne sahiptir (gerçi medsmikkelsen olunca başrol, insan ister istemez bir iltimas geçiyor). Yönetmen ve senarist şimdiye kadar hiç tarihi film çekmedi, nasıl yapmışlar acaba dedim. İyi yapmışlar. Düzen eleştirisi, kişisel gelişim, aşk, sınıfsal eleştiri, entrika, iyilikler, kötülükler, yanlış kararlar, doğru kararlar ve daha neler neler.
   Yönetmen başta olmak üzere sanat yönetmeni, kameraman, senarist; ezcümle ekip süpersonik bir iş çıkarmış. Tüm film boyunca ilmek ilmek işlenen kavramın (bu cümleyi bitirmemeye karar verdim, çok acı spoyler olacak çünkü). 2s7d süren filmimiz, yakın zamanda ikinciye izlenmeyi hakediyor. Fakir pek sevdi. Hayatıyla ilgili paralellikler buldu (piçlik yok ama hafif (bu tabi öznel değerlendirme, nesnelde oldukça) bir kütüklük vardı). Diyeceğim: şiddetle (ne işim olur şiddetle?) hararetle öneririm.
ekşideki bir entari de beni benden aldı ama "ince mehmads mikkelsen"

"Kedi Anaları" Kediler, Kadınlar ve Başka Şeyler.

 170 sayfa, 19 öykü. Başlıktan anlaşılacağı üzere başrolde kediler ve kadınlar var. Şöyle okuyunca insanın içini ısıtacak öykülerden ziyade kızdıracak, sorgulatacak kimi zaman da hüzünlendirecek sayfalar. Yazarımızın dili sert, tasvirleri antrasit, çoğu satırların bazı hatıralardan esinlendiğini söylemek mümkün. 
   Kitabımızın hiçbir yerinde yazarımızın hakkında bir şey yazmadığından ben bir iki kelam edeyim bari: Gülümser Hoca, günümüzde meslektaşlarının arasında azınlıkta kalan, hastasını müşteri olarak görmeyen hekimlerdendir. Son derece klasik bir yaklaşımla şifa dağıtır, teknolojinin imkanlarını da gerektiğince kullanarak. İki kelam ettiğinizde karşınızda içi dışı bir samimi insanın olduğunu anlarsınız. Bastıra bastıra konuşur kelimelerin üstüne. Humoru vardır. Henüz ilk kitabını okuyorum, sırada bir başkası var. O da burada yazılacaktır. 
   Ülkemizde kadının yerini sorgulayanlara, gerçekçi bir bakış açısı kazandıracaktır. Ama diyorsanız ki: şöyle kafamı dağıtacak birşeyler okuyayım; size gelmez!