Aleksandır Peyn seviyor duygularla oynamayı. Bunu "Şimit Hakkında" da yaptı "Saydveys"te de..
Önce Nikılsın, sonra Camatti, nihayet Kuluni.. Hep yapıyor bunu.....
Bir kere standart Holivut filmi değil, öyle patlamış mısır yiyelim vakit geçirelim diye seyredilmez. Özel efekt, vurdu-kırdı, kar çeyzing falan aramayın. Bütün bunlar olmadan da yüzonbeş dakika nasıl geçiyor anlamıyorsunuz. Bu, zenaatın yanında biraz sanatı da gerektiriyor. Elbette "Turin Atı" değil ama (yani resme vuralım : Mondrian değil Pikasso diyelim) Amerikan tarzı da olsa bir nevi sanat.
Plato Havai (turistik olanı değil ama, gerçek olanı, bulutu, yağmuru, homlısı, luzırı) , müzikler de öyle, Kar altında, güneş güzellemesi yaptırıyor ki, güzeldir.
Kuluni oskara oynamış, iyi de yapmış. Vedalaşmadaki performansı herkesin dikkatini çeker de, komadaki karısının vahim durumunu arkadaşlarından gizlerkenki hali, kaynatasının denyolıklarına tahammül ederkenki durumu falan takdire şayandır.
Sid rolündeki Nik Krouz öylesine başarılı ki, başlarda içimden "tam sopalık ergen" diyordum. Sonrasında iyi toparladı. Yönetmen burada "önyargılarınızdan kurtulun" demek istiyor. (şair burada sevgilisine sesleniyor !...)
Favorim Skati'dir. Tabi yaşı küçük, mimikler tam oturmamış ama bu kadar mı doğal olunur ? Beden dili bu kadar mı iyi kullanılır ? İkinci bir Dakota Fening vakasıyla mı karşı karşıyayız ? Küresel ısınma Havai'yi Antarktika mı yapacak ? Bilmiyorum...
Peyn, son sekansta vereceği meşazı ööyle gözümüze sokmadan, sadece dikkatli izleyicilere son derece zerafetle veriyor. (Sarı battaniyeyi daha önce nerede görmüştünüz ?)
Yakın durun derim...