Açıkçası başına otururken pek de fazla beklentide olmadığım bir ABD-Avustralya ortak yapımıydı (Avustralyalılar bazen güzel işler çıkarıyor). İçine su katıldığında beyazlayan sıvıdan üç kadeh kadar tükettiğimden beklenti haliyle düşüyor. O da nesi! Kafamın hali bir kenara bırakıldığında bile haftasonu makarasında gideri olacak bir pelikula çıktı karşıma.
Suçlu mu yoksa suçsuz mu sekiz yıl mahpuslarda yatan (bu soru bile taraflar arasında ihtilaf çıkarabilecek kesafettedir) Rex, ortamlardan kaçmak üzere verdiği rasyonel bir kararla (bu rasyonel karar aşamasının üç teşebbüsü de Finlandiya çıkmıştır) Helsinki'ye kaçar. Burada fantastik ve bombastik bir döngüye girer, olaylar gelişir.
Kast hiç tanınmamış.Yönetmenimizin öyle bir otör (auteur) hali yok, senarist ise daha önce sadece kısa filmler yazmış. Ama ben beğendim kardişim! Müzikler süpersonik bir kere (metal dinleyesim geldi), masaaltından zuhur eden çiviler sahnesi ise adeta bir deus ex-machine kaldıracı gibi filmimizi "hah bu olmuş!" noktasına getirdi, sonrasında atılan (bir ikincisinin çekilme ihtimaline yönelik (ki bence olmasa daha iyi olur)) kılçıklar boğazınıza takılıyor ama o kadar kusur kadı kızında da olur.
Korku değil, salt gülmece de değil, sorular sordurmayan, cevaplar aramayan, destrodonuzu tatmin etme potansiyeline sahip, birbuçuk saatinizi güzelce ezmeye yarayan haftasonu filmidir. Öneririm yani.