ABD, 2.Dünya Savaşından beri girdiği hiç bir savaşı kazanamıyor. Yolaçtığı savaşların tek getirisi, daha fazla şiddet.
Bunun üzerine ABD askeri otoriteleri Baymaykılmuur'dan yardım ister ! ve Bay Muur, her zamanki hınzır zekasıyla tek başına bir istilaya çıkar. Bu şanlı seferdeki şartlar basit : kan dökülmeden, şiddet olmadan kazanılacak (petrolden daha kıymetli) fikirler.
İtalya, Fransa, Slovenya, İsveç, Almanya, Finlandiya ve Tunus gibi ülkeleri fethediyor, bayrağı ortaya dikiyor ve ülke temsilcilerinin (bunların arasında Slovenya Cumhurbaşkanı bile var) rızasıyla, memleketine bir takım fikirler götürüyor.
Buraya örneklediği fikirleri yazmak; belgeselin neredeyse tümünü aktarmak gibi olacağından; yazmıyorum. Ama şunu söyleyebilirim : (o 1950'lerden beri yalnız ve güzel memleketime gazlanan) American Way, iflas etmiştir, batıl olmuştur, çürümüştür, bırakılmaya mahkumdur, yakıtı tükenmiştir, kendi kuyruğunu yiyen yılandır.
Getirilen çözümler ise atla deve değildir. Misal : 15 yıl önce Finlandiya'nın eğitim sistemi yerlerde sürünmektedir. Uluslararası sıralamalarda ABD ile aynı yerdedir. Fin eğitimciler bu durumdan hiç memnun değillerdir ve sistemi değiştirirler. Şu anda dünyanın en iyi eğitimi Finlandiya'da verilmektedir. Uluslararası sıralamada ilk sıradadır. Oradaki okullarda yapılan görüşmelerden en çok şunu hatırlıyorum. Tüm eğitici ve öğrenciler "çoktan seçmeli sınavları bırakın" diyorlardı. "o halde doğruyu nasıl seçecekler" diyor Bay Muur. "Seçmeyecekler, bilecekler" diye yanıt alıyordu.
İtalyan patronlar; kendilerine yapılan "bakın şöyle yaparsanız daha çok para kazanırsınız, daha zengin olursunuz" teklifine "niye daha zengin olalım ki ? çevremizdekiler iyi kazanmadıkları için mutsuz olursa biz de mutsuz oluruz" diye cevap veriyorlar.
Fransız ya da İtalyan bir çift : "Hayata bir kez geliyoruz, bir daha böyle bir şansımız yok" diyor.
Portekizli polisler uyuşturucu kullanmaktan ötürü 15 yıldır kimseyi tutuklamazken, ülkedeki uyuşturucu kullanım oranı 15 yıldır düşüyor.
Alman şirketlerinin denetleme kurullarının en az yarısı işçi olmak zorunda. Hem karlılıkları yüksek, hem çalışanların hakları sonuna dek gözetiliyor.
Tunus'da İslamcı partinin lideri başbakan "insanların evlerinin içinde ne yaptıkları devleti ilgilendirmez. Devlet halka yönelmelidir, devlet kadınlara "örtün" diyemez." diyor. Kulaklarıma inanamadım. Üstelik bu ifade, eşcinselliğe devletin yaklaşımını soran bir soruya cevaptı.
Tunus'da İslamcı partinin lideri başbakan "insanların evlerinin içinde ne yaptıkları devleti ilgilendirmez. Devlet halka yönelmelidir, devlet kadınlara "örtün" diyemez." diyor. Kulaklarıma inanamadım. Üstelik bu ifade, eşcinselliğe devletin yaklaşımını soran bir soruya cevaptı.
Yazacak şey çok. Baymaykılmuur, ABD sistemine karşı keskin bir eleştiri ve ilginç çözümler öneriyor. İzlerken, memleketi düşündüm. Farkettim ki; akil muktedirlerin yapacağı şeyler aslında basit ve kolay. Öyleyse niye böyle oluyor ? Ne yapmalı ?
İşte böyle sorularla belgeselin sonuna geldim. Uyarayım : tehlikeli bir belgeseldir, %51'in izlememesi gerekir ama uygar insan nasıl yaşamalı, bir toplum nasıl şekillendirilmeli, çocuklar nasıl eğitilmeli, kadınların yeri neresi, mahkumlar nasıl cezalandırılmalı, sanayide işçinin rolü ne olmalı gibi saçma sapan sorulara cevap arıyorsanız, ıskalamayın.