Mevsim yaz, izinler bitti, Ankara'yı bekliyorum. Boş pazar öğleden sonrası ne yapılır Kavaklıdere Kült'e gidilir Haneke'nin "Cache"ı izlenir. Fakir de öyle yaptı. 15 yıl önce falan izlemiş bir çarpılmıştım (internetten emip monitörde izlemiştim (ne ayıp!)). Yazmamışım bir yerlere, unutmuşum da. İyi oldu tekrarlamam.
Jorj ve En (Denyıl Otöl ve Cülyet Binoş, pek severim) tipik avrupa burjuvaları. Derken adreslerine, evlerinin çekildiği video kasetleri postalanmaya başlar. Bir suç unsuru yoktur ama olaylar gelişir.
Bir ülkenin kendi tarihiyle yüzleşmesi kolay şey değildir. Hele ki olaylar öyle çok uzun zaman önce olmadıysa (linki buraya bırakıyorum meraklısı bakar). Haneke olayı jorjun bakış açısından aktarıyor ama yine yapıyor yapacağını. İnce görüşleri izleyiciden bekliyor (oğlanın şımarıklığından dolayı iki masum geceyi gözaltında geçiriyor mesela (ne gam!)). 15 yıl önceki ben daha toymuşum birçok yeri görememişim (iyi filmler her izlendiğinde yeni şeyler öğretebiliyor).
Yalnız aşağıdaki sahnenin 10 saniye sonrası şöyle bir irkilerek nefesimin kesilmesine yol açtı. Sonraki 5 dakikada jorjun ağzına kürekle vurasım geldi. Hele final sahnesinde uykuya yatışı iyiden çileden çıkardı fakiri. Üstelik kendi perspektifinden vicdanı rahat (ya benim ya onların vicdanı yanlış). Bu eski dünyanın mavi kanlılarını nasıl yapmalı bilmem? Kızgın çıktım filmden. Haneke filmlerinden zaten gülümseyerek çıkılmaz. Ama izlenir mi izlenir. Hem de 10 yılda bir de izlenir.
Hamiş: Afişteki leke çok zor unutulur. Zavallı Majid.