155 Sayfada teorik fizik Profesörü ve sicim teorisinin önde gelen isimlerinden Michio Kaku, fiziğin taa Aristoteles'ten bugüne kadar olan tarihini, belli başlı gelişmelerini, önemli fikir ayrılıklarını, tartışmaları, vardığı sonuçları, bu sonuçların bizim hayatımızdaki zahiri etkilerini, şu anki halini ve gelecekteki muhtemel olasılıklarını anlatıyor.
Bay Kaku'nun dili pek akıcı, üslubu gayet anlaşılır. Fizik gibi (sert bilimlerin atasıdır (malumunuz ilk olarak hareket vardı (büyük patlamanın oluşu))) günümüz insanına oldukça yabancı bir bilimin böylesine anlaşılır (adeta bir hap gibi) biçimde verilmesi kolay değildir. Kaku, satırlarını daha kolay okunur kılmak adına kimi genelgeçer yanlışlara (galat-ı meşhur) da yer vermiş (yok efendim Newton'un düşen elmaları, başka gezegenlerde hayat olabilir dediği için yakılan Giordino Bruno falan. (yok öyle şey! inanmayan kitap karıştırsın)) Ancak bilimin genele ulaşması için sarfınazar edilebilir ihmallerdir bunlar. Önemli olan, düz okurun bilimin hayatımıza kattıkları ve muhtemel katacaklarına dair somut bir fikrinin oluşmasıdır.
Kitabımızın içeriğine gelecek olursak. Aristoteles, Newton, Einstein, Planck, Schwarzchild, Schrödinger, Bohr, Hawking, Suzuki-Veneziano (klasik, kütleçekimci, göreceli (genel ve özel) kuantum ve nihayet sicim teorileri) adları (ve bunun yanısıra birçok önemli isim de var) ekseninde fiziğin geçirdiği evreleri okuyor kâri. Bunların hayatımıza neler kattığı (uzay yolculuğundan, google maps'a; elektrikten, nükleer füzyona), ve gelecekte bizi nelerin beklediği (maalesef şu anda bir sıçramadan uzağız) konusunda pırıl pırıl aydınlanıyoruz. Kendi adıma ilk 90 sayfadan sonrasını kimi zaman tekrar tekrar okumak zorunda kaldım. Hayır bayan Kaku'nun sevgili oğlu Bilale anlatır gibi anlatmış (bu açıdan kendisine günümüzün Carl Sagan'ı diyebilir miyiz? Bence rahatlıkla deriz) ancak sicim teorisi öylesine soyut ki anlamak hakikaten çok zor.
Bu teorininin deneylenmesi imkansız ve çözümü yaklaşık olarak tüm evreni veriyor. Yalnız kitabın son bölümü teoloji ve fiziğin entegrasyonuna ayrılmış ki oldukça etkileyici. Ünlü katolik Thomas Aquinas'ın 13. yüzyılda Tanrı'nın varlığı için öne sürdüğü beş kanıtın (ki kitapta ikisi yok sayılmış (totolojik önermeler)) üçüne yönelik yorumlar ilginç. Şöyle ki :
1. Ontolojik kanıt : Doğası gereği Tanrı hayal edilebileek en mükemmel varlıktır. Öte yandan, var olmayan bir Tanrı hayal edilebilir. Ancak, Tanrı var olmasaydı, mükemmel olmazdı. Bu yüzden var olmalıdır. 19.Yüzyılda Immanuel Kant bunda bir kusur buldu: mükemmellik ve varoluş iki ayrı farklı kategoridir. Mükemmel olması, bir şeyin muhakkak var olması gerektiği anlamına gelmez.
2. Teleolojik kanıt: Dört bir yanımızda çok karmaşık ve gelişmiş nesneler görüyoruz. Gakat, her bir tasarım nihayetinde bir tasarımcı gerektirir. İlk tasarımcı Tanrı'ydı. Bunun cevabını Charles Darwin evrim teorisinde verdi. Demek ki bunu da ekarte ettik.
3. Kozmolojik kanıt. Nesneler itildikleri için hareket ederler. Yani, bir şey onları harekete geçirir. Peki, evreni harekete geçiren ilk hareket ettirici veya ilk neden nedir? Bu Tanrı olmalı. İşte bunun cevabı henüz yok. Büyük patlamanın ilk anlarına kadar çıkarımlarda bulunabiliyoruz ama ondan öncesi tahayyülümüzü aşıyor. Aristoteles'in Fizik'inde bahsettiği ilk devindirici Tanrı'dan başkası olamaz. (Ancak ilk devindiricinin benim tuvalet temizliğimi takip etmesi yahut ibadetin ayrıntılarını kontrol etmesi, evden çıkarken hangi ayağımı önce atmam gerektiğini söylemesi ve buna benzer saçma ayrıntıları takip etmesine inanmak zor)
Kaku, bir agnostik olduğunu ifade ediyor. Fizikte Tanrı'yı arayan biri için son derece beklenen bir frekans. Ama siz kendi gerçeklerinizi aramak için okumaya karar verdiyseniz "Tanrı Denklemi" bunun için doğru bir tercih olabilir. En azından fizikte nerelerde olduğumuzu bilirsiniz.