Şu sinema filmi kıtlığında fakiri mest eden filmdir. Abbas Kiyarüstemi 1987'de çekmiş. Renkler pek primitif (sanki Ertem Eğilmez filmi izliyoruz). Sesler de buna mukabil. Minimum kostüm, minimum mekan, hiç bilinmeyen bir kast (en azından bizler aşina değiliz), küçük prodüksiyonlu ama çok güçlü bir müzik kullanımı: sahici, insanın içine dokunan bir film.
Ahmet, yanlışlıkla arkadaşı Muhammet'in defterini alır. Öğretmenleri bir sonraki gün Muhammet o deftere ödevini yapamazsa sıfırı çakacaktır. Ahmet, başka köyde oturan Muhammet'in defterini vermek için yollara düşer. Tüm öykümüz budur.
Bu kadar basit bir senaryo, usta işi bir yönetimle nasıl insanın içine dokunan, onlarca alt metni barındıran (dürüstlük ve bozulması, inceden kapitalizm eleştirisi, sosyal tespitler), nasıl işlendiğini anlamadan çok iyi anladığınız karakterler işleyen müthiş bir filme dönüşmüş. Anlamak zor!
Sinema filmlerini okumadan izleyenlerdenseniz hikaye sizi bir onbeş dakikadan sonra içine çekecek, (ha bu arada zamanı ezmek için film izleyenlerdenseniz fazla hazzetmeyebilirsiniz) ancak bu konuda bir iki kitap karıştırdıysanız filmin başından itibaren başından ayrılamayacaksınız.
Sizleri bilemem, ben afişteki verev yokuşları görünce bir ter basıyor, aklıma Ahmet'in karayel gibi yokuşlara vurması geliyor, o gözlerdeki masumluk/çaresizlik/umut ve nice duyguyu anımsıyorum. (bu arada oyunculuklar nasıl abartısız ve güzel anlatamam).
Velhasıl öneririm.
Hamiş: Şimdi baktım IMDb puanı da 8.1'miş. Bu kez katılıyorum bu çokbilmiş mecraya.