22 Kasım 2022 Salı

"Truth&Justice" Yönetmen Fyodor Mihayloviç Adeta!

   Sinema filmi tanıtımlarımı okuyanlar bilir: ben durduk yerde film övmem. Ancak müsaade edin, bu filmi ölçüsüzce öveyim. 
   2saat45dakika, Estonya yapımı, yönetmeni Tanel Toom'un ilk uzun metrajı (filmi çektiğinde henüz 36 yaşında), bilindik hiçbir oyuncu yok, 2buçuk milyon euroya maledilmiş (bir marvel filminin efektlerinden çok daha ucuza (bakınız burası çok acıklıdır)), üç saatte herhangi bir aksiyon, şiddet, entrika (atılan yumruk dahi) yok. Hikaye pek beylik (yeni arazisine taşınan bir çiftlik sahibi, fitnefücür yan komşusuyla çatışır (Fransız benzeri için bkz. Jean de Florette (o da iyidir ama asla bu kalibrede değildir)). İzlediğimde pek yorgun ve hasta olmama karşın dikkatim hiç düşmeden sonunu getirdim, yazılar çıktığında ise hindi gibi düşünüyordum. Fakir; son günlere kadar gayet ortodoks bir doğruluk&adalet anlayışına teşneydi. Ancak genelgeçer doğruluk ve adalet, insanı her zaman doğru rotaya götürmeyebiliyor (misal, bkz.bağlantı). 
   Böylesine beylik bir konuda, şiir gibi görüntülerde, bu kadar çok katmanlı bir filmi nasıl çekmişler? Müzik bu kadar mı iyi kullanılır? İnsanla şeytanın (temsili kötülüğün) mücadelesi mi? Bilinçsiz dinin insanı nerelere sürüklediği mi? Doğruluk ve adaletin kimi zaman doğru ve adil olmadığı mı? Sonradan kazanılan kötülüğün, fıtrattan gelen kötülükten çok daha feci olduğu mu? Koşulsuz inanç ve adaletin dengeleyici unsuru olan (- Sevgi yoksa, burası nasıl sevilecek?) Kroot öldüğünde, domuzlar içeri girmesin diye çaktığı eşik tahtasının (kendi ne çabalarla, ne zorluklarla atlıyordu üstünden) hemen sökülmesi, iki komşunun sınırını belirleyen mihenk taşının üstündeki haç simgesi (severiz metaforu, iyidir), o tarlada kımıldamayan kımıldatılamayan kocaman kaya (bak bu metafor da kuntastiktir), yılanlar, sınırı belirleyen kanallar, Pearu (kötü komşu)'nun siyah köpeği, siyah atı, siyah kıyafetlerine karşın Anders'in beyaz atı, beyaz köpeği, sarı saçları, güzel karısı (domuzları sadece sesiyle güder!)'nın tezatı (güzeldir tezatlar). Ezcümle yazsam okumaya erinirsiniz. Sadece şunu söyleyeceğim. Kapatın cep telefonlarınızı, kendinize sinema filmi izlemek üzere bir üç saat ayırın (mesanesi küçük olanlar için bir tuvalet molası zaruridir), adeta bir Dostoyevski romanı okurcasına (zaman&zemin&olay örgüsü ve hatta para birimi (ruble) ustanın romanlarını çağrıştıracaktır), oturun Doğruluk&Adalet'in başına (MUBİ'de var galiba), sinemadan-felsefeden-hayattan anlıyorsanız alacağınız hazzı hayal bile edemezsiniz. Ancak ilk yarım saatte sıkılırsanız açın stream platformlarından bir dizi beyninizi uyuşturun.
HAMİŞ : Filmi Engin Ağabey'e de önerdim (Bkz.Uykusuz dergisi kimi yazılar) belki onun yazılarında da görürüz yakında!

12 Kasım 2022 Cumartesi

Jose Saramago Kitaplarını Okuma Rehberi

   Neden böyle bir rehbere ihtiyacımız var?

   Sabırlı olunuz; her şey yavaş yavaş ve sırayla.

   Saramago, alışılmış dilbilgisi kurallarını reddeden bir yazar. Noktalama işareti olarak genellikle sadece nokta ve virgül kullanıyor. Büyük harfe yalnızca noktadan sonra ve diyalog başlarında yer veriyor. Özel adlar büyük harfle başlamıyor ve özel adlara ulanan ekler de tepeden kesme işaretiyle ayrılmıyor.

   Yazarın diyalog formunda olmayan diyalogları anlatıyla bütünleşerek, bir anlama anlatıya kaynayarak örneğin bir betimlemenin ardına eklemleniyor, birinin söze girdiğini büyük harfle başlayan sözcükten ve elbette metnin gidişinden kavrıyorsunuz. Alıştığınız tırnaklar yahut konuşma çizgileri yok. Çoğu zaman kimin konuştuğunu da belirtmiyor ve "dedi" "belirtti" "ekledi" gibi diyalogu kapatan ifadelere yer verilmiyor. Kitapların orijinallerinde hiç dipnot yok. Bizim okuduğumuz versiyonlar genellikle (hayır hepsi) çevirmenlrin tercihi. 

   Bu tanımda üstadın herhangi bir kitabını zihninizde canlandırmak elbette ki imkansız. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki: sıradan bir metin okumanın ötesinde bir tecrübedir. Okurken zihninizi daha farklı çalıştırmak zorundasınız. "Bunlar kimin sözleri?", "neler oluyor yahu?" diyerek frontal loblarınızı hep aktif tutmak zorunda kalırsınız (bu zorunluluk güzel bir zorunluluktur). 

   Yıllar önce "Körlük"ü okumuştum (o zamanlar ağ güncesi tutmuyordum). Bu vesileyle ikinci okumasını yapacağım, pek yakında bu sayfalarda (kendime reklam yapıyorum arlanmazca). 

   Saramago'yu ıskalamayalım!



"Kabil" Saramago İnanç Paradigmasını Sarsıyor.

   Önce kitap hakkında somut bir bilgi vereyim. Bu kitap (kimilerinin üstünde 24. baskı ibaresini görsem de) piyasada yoktur. Kırmızı Kedi yeni basımını yapmamakta, stoklarında olan satıcılar da fahiş fiyatlardan kitap kurtlarını silkelemektedir (Nadir Kitapta, Kitantikte bile genel rayiçten düşük fiyata bulamamıştım). Alışveriş sitelerinde bundan da yüksektir. Kitap raflarında yoktur (Dost, Gazi, Nezih, Remzi, D&R hepsini gezdim). Malum Saramago'nun 100. doğumgünü, gazetelerin kitap eklerinde hakkında yazılan yazılarda (üç tanesini inceledim) bu kitaptan bahsedilmemektedir. Kitabın son sayfasını çevirene kadar bu duruma anlam verememiştim. Artık biraz daha aydınlandım. 
   Adem ve Havva'nın ikiz oğulları Habil ve Kabil. Biri tarımda diğeri hayvancılıkta ustalaşır. Efendi sadece birini takdir edince, haksızlığa uğradığını düşünen Kabil, Habil'i öldürür. Efendi de onu alnında bir lekeyle ölmemek ve kahır çekmek üzere sergüzeşt bir yaşama mahkum eder. Kabil; zaman makinesi olarak çalışan bir eşekle çeşitli zaman ve yerlerde dolanır durur. İbrahim oğlunu kurban edecekken oradadır (cinayeti o önler), Sodom ve Gomora yıkılırken, Babil Kulesi çökerken oradadır. Lilith'le, Nuh'la, Eyüp'le tanışır. Meleklerle hasbihal eder. Efendi "dur bir reset yapayım" diyerek Nuh'a teknesini yaptırır, Kabil oradadır (ve hatta kadınların çoğunu döller (Kabil pek yaman bir yatak çekirgesidir)) ve Efendi'ye faka bastırır. Konu budur. 
   Saramago, çok açık olarak İbrahimi dinlerden (nedense) İslam'ı pas geçerek (Salman Rushdie örneğinden ürkerek olabilir kanımca); yaratıcı ve din konusunda yerleşik tüm dogmaları adeta bir caterpillar ekskavatör kalibresinde yıkıp dökmektedir. 87 yaşında yazdığı son kitapta (nasılsa tepkileri görmem diye düşünmüş olabilir) bunu yapmak hem kişisel bir kararlılık hem de ince bir hesap gerektirir. 
   Fakirin yaratıcı inancı organize dinlerden daha farklı bir yerde. Üstat Jose'ye katılmıyorum. Yaratıcı; kindar, öfkeli, yalancı, ikiyüzlü ve kötü değil. Bunların tersi de değil. Sadece umurunda değiliz (bence tabii). Formicariumunuz olsa "şuradaki karınca niye uygunsuz davranıyor?" der misiniz?
   Kişisele girmeyelim. Kitap güzel kitap, inanç konusunda at gözlükleriniz yoksa okuyun, çoğu Saramago kitaplarında olduğu gibi kimi yerde gülümseyecek, kimi yerde durup düşünecek, sorular soracak ama her halûkarda çabucak bitireceksinizdir.

9 Kasım 2022 Çarşamba

"Filin Yolculuğu" Saramago'dan Yol Kitabı.

 Portekiz Kralı III.Hoeo (Joao), kuzeni Roma Germen İmparatoru II.Maksimilyan'a (Maximillian) hediye olarak "sarayındaki en değerli varlığı" Süleyman adında bir hindistan filini hediye eder. Hoeo az kurnaz değildir. Filciğin bakımı pahalı, varlığı önemsiz ancak o zamanın (16.yüzyıl) kıta Avrupa'sındaki eşsizliği dikkate şayandır. Kraliçe fili sevmekte ve yolculuğa çıktıktan sonra onunla ilgili hiçbir şey duymak istememektedir. Bakımsızlıktan birazcık sefil kalmış Süleyman, bakıcısı Subhro (ki romandaki favori karakterimdir) ve şatafatlı refakatçileriyle birlikte en batıdaki Lizbon'dan Viyana'ya yola çıkar. Başlarına türlü işler gelir, olaylar gelişir.
   Saramago'nun üslubundan sonraki yayında bahsedeceğim (çünkü o çok daha şetaretli, fülfürüşlü! (Kabil)). 192 sayfalık bu kitap (meğer ki ustanın üslubuna alışkın değilseniz) Saramago'ya başlamak için ideal bir roman değildir. Nedir: bu kez altını çizdiğim, kenarına notlar aldığım satırlar fazla değildir. Ancak dönemin zeitgeistını (ne işim olur zeitgeist'la!) zamanının ruhunu anlayabilmek için (ki aradan yüzyıllar geçse de insanın temel özellikleri pek değişmiyor (bencillik, hırs gibi güzide hasletler)) okunur. 
   Üstelik (nedendir bilmem) şu aralar pek moda olan (doğumunun 100.yılı nedeniyle olmasın arakolpa?), hakkında paneller düzenlenen, kitap fuarlarında öne çıkarılan yazarımız hakkında ortamlarda ahkam kesebilecek bir zemine sahip olursunuz (kitap okumak için daha sığ bir saik olamaz herhalde!).