Genelde kitap. film ve seyahat yazıları yazıyorum ama bir istisna yapmazsam karnım şişecekti. O yüzden buyurun efendim Metis'in 2015 model ajandasına :
Ajandamız; 15x11 cm. boyutlarında, 222 sayfalık, takvimi her haftaya iki sayfa gelecek şekilde ayarlanmış, içinde her ajandada bulunması gereken temel bilgiler dışında radyo istasyonlarının frekansları gibi "gerçekten" gerekli bilgileri barındıran, karton kapaklı, 2.hamur kağıdına basılmış fiyatı da İdefiks gibi sitelerde 3.75 TL. gibi makul ötesi bir defterciktir.
Fakir gibi günce tutmaya niyetli okurlara hiç hitap etmez, günlere ayrılan boşluklara sadece günlük randevuları yazabilirsiniz, fazlaca bir şey sığmaz.
Nedir peki ajandamızı diğerlerinden ayıran fark ?
Efemdim ajandamızın teması "delilik"tir. Ön ve arka kapağı, uzun süre bakıldığında insanın başını döndürecek desenlerle bezeli olup, sunuşundan, kaynakçasına, satır aralarından, hafta aralarına kadar "delilik" denen kavramla ilgili küçük bilgiler, anekdotlar, beyanatlar (ki çoğunda okur kopmaktadır), aforizmalar ve önemli günler içermektedir.
Hafta aralarına serpiştirilen yazılar "Şizofrengi" gibi kuntastik bir yayına müptela olmama neden olmuş, bu efsanevi derginin onbeş yıldır yayımlanmadığını öğrenince bilinç hüzünle dolmuş; ama olsun eski sayılarına da bu bağlantıdan ulaşabildiğimi görünce mutluluk tezahür etmiştir (olmaz olsun böyle cümle).
Aşağıda; gün aralarına serpiştirilen beyanatlar göreceksiniz (birçoğu muktedirlerin söyledikleri/saçmaladıklarıdır). En sona da bir yazı alıntıladım ki okurken dimağa şenlikli ziyafet vadeder.
Yılın henüz başlangıcındayız, kitapçılarda da bulunuyor, internet satışı da var, büyük para da değil. Hem randevularınızı düzenler, hem de zihninizi şenlendirir. Öneriyorum yani.
"Bir olayın olmadığını söyleyen raporlar bana hep ilginç gelir, çünkü bildiğimiz gibi, bilinen bilinenler vardır - bildiğimizi bildiğimiz şeyler. Ayrıca, bildiğimiz bilinmeyenler olduğunu da biliyoruz, yani bilmediğimiz bazı şeyler olduğunu. Ama bir de bilinmeyen bilinmeyenler var - bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler."
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld
"MİT sınırsız ama muğlak etkiden sınırlı ama berrak bir yetkiye sahip olacak"
İçişleri Bakanı Efkan Ala
"Açık söyleyeyim, rüyalarımda bazen Gazali ile Hegel ile tartıştığımı hatırlarım."
Başbakan Davutoğlu
"Nükleer enerjiye karşı çıkanlar, radyasyon riski olduğu için bilgisayar kullanmıyor mu, televizyon seyretmiyor mu ?"
RTE
"Öyle kolay bir inançtan geliyoruz ki, başını eğmiş bir yetimi okşadığında öbür tarafa eft yapmış oluyorsun."
Fatma Şahin
"İnsan kesinlikle zırdeli. Bir kurtçuk bile yaratabilmekten acizken onlarca tanrı yaratıyor" diyen Michel de Montaigne doğdu (28 Şubat gün notu)
"ULU TANRIYA MARUZATIMDIR
Bendeniz naçizane ve de hasbelkader hekim bulunuyorum, efendim ve de üstüne üstlük ruhiyat işleri ile meşguliyete memur bulunuyorum. Yani, taksiratını affet, müntehir bir mesleğin mensubu sayılmam mucip olmaktadır. Bundan otuz sene mukaddem, işbu mesleğe mensubiyet ile şerefyab olduğumu zannettiğim esnada henüz en büyük hazinemizin aklımız olduğu ileri sürülmekteydi. Ancak geçen zaman zarfında işler bir hayli değişti, efendim. Şimdi en büyük hazinemiz, Nike marka pabuçlarımızla Levis kotlarımız olmuş bulunuyor. Böyle olacağını bilseydik psikiyatri yapacağımıza proktolog falan olurduk. Olmadık. Üst tarafla uğraşmayı sürdürdüğümüzden, nihayet meslekçe intihara karar vermiş bulunuyoruz. Hassa bir kısım meslektaşların, DSM III-R ismali suretiyle intiharı başardıkları bile rivayet ediliyor. Bendeniz, bu civarda henüz dayanmaya çalışıyorum, ama düz duvarda kertenkele misali tutunmaktayım. Durumum hiç de parlak değil, haberiniz olsun, efendim.
Bütün kutsal kitapları dikkatle tetkik ve tetebbü etmiş bulunuyorum, efendim. Birisinde, "Evvela kelam var idi" buyuruluyor. Oysa şimdi kelam yerine görüntüler ve sayılar bulunuyor, fendim. Kelamın önceliği eskidenmiş. Şimdi, birtakım makinelerden birtakım sesler, şekiller ve renkler dökülüyor. Durun düşünmek ve anlamak için kimsenin vakti yok. Çağımız artık akıl çağı değil, iletişim çağı. Makinelerden dökülen ıvır zıvırdan herkes kendince birşeyler kapıp yola koyuldu ve hemen dönmek için bir köşe aramaya başlıyor. Bugün insan kulların bol bol iletişiyor, etkileşiyor, ama düşünmeye ve konuşmaya gerek görmüyor. Konuşmak yerine "sözsel iletişim" denebilecek bir şeyler kullandıkları olmuyor değil. Ancak o da, bir çok işimiz gibi dövize endeksli vaziyette...
Hatırlar mısınız, bilmiyorum efendim: Bizim rahmetli peder sık sık "Allahım, sen aklımızı muhafaza et." şeklinde ricada bulunurdu. Bendenizse vazgeçtim efendim.
Şimdilerde bildiğiniz gibi nostalji takılmak moda oluyor efendim. Bacak kadar veletler çıkıp "Ah, neydi efendim bir zamanlar..." diyorlar da perişan ediyorlar insanı. Bendeniz pek o kadar katılmıyorun buna efendim. Dünyanın her zaman asıl kelimeyi söylemeye terbiyem mani, ama hani şöyle diyelim, biraz kazurat misali olduğuna kaniim. Ancak belliki eskiden sıhhatli bebek kakasına benziyordu da şimdilerde iyice ishal oldu. Maamafih, bendeniz de zaman zaman nostalji takılıyorum, efendim, günahımızı af buyurum. İnsanların akılları ile tartıldıkları, birbirlerine söz söyledikleri, söylenen sözleri anlamaya çalıştıkları ve kafa yorup düşündükleri, birbirlerine yanıt vermeye çalıştıkları, hepsinden önemlisi de birbirlerine baktıkları ve birbirlerini görmek istedikleri zamanları özler gibi oluyorum. Gerçi hemen topluyorum kendimi, uyumlu otist çağımıza avdet ediyorum, ama kaptırıyorum bazen işte. İnsani zaaf addediniz, lütfen efendim.
Arzettiğim gibi, hikmetinden sual olmayan Ulu Tanrım, bendeniz aklımın ne işe yaradığını pek anlıyamıyorum. Bana kör barsak gibi rudimenter bir takıntıymış gibi geliyor. Onun için istirham ederim efendim: Siz bize iyisi mi hayırlısıyla, tez zamanda münasip bir bunama lütfediniz, efendim.
Durumu görüş ve onaylarınıza saygılarımla arzederim, Tanrım."
Ali Babaoğlu - Şizofrengi