Abartmıyorum dört saatte bitirdim...
Haldun Taner usta zaten bir arka kapak yazmış, üstüne yazanı kapak yaparlar. Ama madem sahaf eşelerken elime geçti "yahu noolacak olan beş lirama olur" dedim ve aldım, başlayıp bitirince de sahaf eşelemenin faydaları üzerine tefekküre daldım : yazmak şart oldu !... Vallahi sefil kütüphanemden kaybolsun, bulmak için müzayedelere katılıp fakir bütçemin elverdiğince fiyat arttırırım.
Bildiğiniz Ertem Eğilmez filmi izliyorsunuz. Karakterler bu kadar mı sahici olur ? Sadece diyaloglar ve olaylarla karakterler bu kadar mı ete kemiğe bürünür ? (tasvirler minimum) Komik kazaya kurban bakkalın, son zuhur ettiği sayfalara kadar yaşının elliyi geçtiğini bilmiyoruz mesela ama o bakkal kanlı canlı karşımda duruyor. Albayım Necdet, Şoför Sami, televizyon reklamlarına çıkan çocuk, Melek Abla ve daha niceleri Şensoy'un abartısız, gündelik ve o sokağın dilinde yazılmış satırlarında gözlerimizin önünden geçip gidiyor.
Dönemin siyasal, sosyal, kültürel yaşantısını farkına varmadan idrak ederken kendimizi trajikomik öyküye kaptırıyor ve "Allahım no'lur sonu Kazancı Yokuşunu hatırladığımız o meşum "Bahar Bayramı"na bağlanmasın" diyorsunuz ama maalesef sayın okuyucu !.. Son sayfalarda Şensoy okuyucuya sıkı bir tokat aşkedip hayatın her zaman Ertem Eğilmez filmi gibi olmadığını gösteriyor.
Bitince gözlerim nemlendi.
Okuyunuz okutturunuz....