3 Kasım 2021 Çarşamba

"No Time to Die" Bitti de Kurtulduk.

   Serinin son filmini salgın malgın demeden sinema salonunda izledik (herkeşler benim gibi düşünmüyordu herhalde salonda güvercinimle bir başımızaydık). En son Spectre'yi izlemiş ve hayıflanmıştım (hiç ders almıyorsun arakolpa!). Yine holivut çekimine karşı koyamayarak buna da güzel bir bilet parası verdik, yine hayıflandık.
   Filmimiz 2s43d'da; türünün gerektirdiği tüm klişelerin bihakkın üstesinden geliyor (araba takipleri, yıkılan duvarlar, akıllara zarar aksiyon sahneleri, sevimsiz villainler (ne işim olur villainle) kötüadamlar, duygusal konuşmalar vs. Ancak ne başrolü oynayan kahramanımızın yeni limon yemişçesine büzülmüş dudakları, ne de Rami Malek'in iticiliği, (üstelik prodüksüyona harcanan onca paraya rağmen (çok değişik ülkelerde pek masraflı çekimler var)) filmimizi kurtarmaya yetmiyor. Ya da holivuttan ikrah geldi, bilemiyorum artık. 
Bir tek Ana de Armas'ı pek seviyorum (zaafım var o büyük gözlere, elimden bir şey gelmiyor) onun olduğu sahneleri daha bir doğrularak izledim (o dövüş koreografisi o yüze hiç gitmemiş ama olsun). Nedir: üç saate yakın zamanı güzelce ezdik ama filmimizin fakire kattığı bir şey var mı? Zinhar! Öyleyse cansıkıntısında gider, ama vaktiniz kıymetliyse uzak durun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder