31 Mart 2021 Çarşamba

"It Must Be Heaven" Burası Cennet Olmalı! Neresi Orası?

   Eliya Süleyman'ın bu filmini uzun zamandır arıyordum. Her türlü kaynağı didikledim. Hiç bir yerde yok! O da nesi! TRT2'de dün akşam yayınlandı. Taa aybaşından saatlerimi kurdum, dün de oturdum başına. 
   Burada bir girdi yapmak zaruridir: TRT2 son yıllarda büyük değişim geçirdi. 2009 yılında aptal kutusunun başına oturmayı bırakan fakir, son bir yıldır bu kanalın (özellikle sinema seçkilerine) bilinçli abonesi oldu (bilinçli abone: seçerek izleyen). Sadece TRT2 değil, memleketimden ilginç kesitler veren TRT Belgesel de aynı şekilde ("Zorlu Okul Yolları" olsun "Son Toplayıcılar" olsun) takip ediliyor. Rahatsız edici altyazılar, reklamlar olmadan (sadece sinema filmlerinin tam ortasında bir beş dakika ara var. zaten onda da diğer filmlerin tanıtımını yapıyorlar) filmimizi izliyoruz. Seçkiler ise bombastik. 40 yıllık 50 yıllık örnekler olduğu gibi, çok güncel olanları da var (üstelik hiçbir kaynakta bulamayacağınız örnekler). Haftada en az iki kez alarmımı buna kuruyorum. Sinefillere duyurulur.
   Neyse filmimize dönelim. 
   Açılış sahnesinden itibaren bir durgun komedi izleyeceğinizi anlıyorsunuz (burada duyduğunuz Arapça kilise ilahilerini memleketimde hangi camide okutursanız cemaat "amin" der. bu da anlamadan dinlemenin bir tezahürü (adam "mesih ölümü ölümle yendi, kralımız bombastik vs." der, müminimiz huşu ile dinleyip amin'i yapıştırır)). 1s42d'lık filmimizde pek diyalog yok. Adaşım Bay Süleyman, yazmış, yönetmiş ve de oynamış (oynamış derken abartmayalım konuşmadan, şeylere bakmış denilebilir rahatça (yalnız bu bakışı vermek de az şey değildir)). Nasıra, Paris ve New York'da geçen filmimiz; kişinin kendi periferine yabancılaşmasını ve yabancı dünyalara nasıl tepki verdiğini anlatırken (bunlar evrensel sorular) Filistin meselesine de değiniyor. 
   Filistinli sinemacı prototipine verilen anlamlar kısıtlı (zorluklar, güçlükler, trajedi, ölçüsüz şiddet, baskı vs.). Bunun aksini yapabilmek zor! Yönetmen/senarist/başrolümüz bunu gayet şık bir şekilde yapmış (tarot açtırmak, "Karafat" vs.). 
   Güvercinimle sonuna kadar sıkılmadan zevkle temaşa ettik. Ancak uyarımı yapmalıyım. Senaryosu, serimi, düğümü, çözümü olan, diyaloglu, bildiğiniz tarz bir pelikula değildir. Kafanız rahat, telefonlarınız kapalı, üzümden fermente edilen sıvınız kırmızı ise oda sıcaklığında, değilse uygun sıcaklıkta ise, garip sorular sormayacak sinema idraki düşük seyircilerle değilseniz tadından yenmez. Yoksa önermem.
P.S. En çok da bu üstteki üç kardeş aklımda yer etti. Her nedense çok yerli ve milli geldi o sahne!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder