19. Yüzyılın sonlarında, Ahmet Rasim'in kaleminden İstanbul'un günlük yaşantısı. Günümüz Türkçesine uzak bir versiyonunu okumaya tercih ettiğimden, Nadir Kitaplar satan bir siteden aynı yukarıdaki fotografide gördüğünüz baskısını aldım. İstanbul-1992 M.E.B. yayınları, tam tamına 12.000 TL. Yayıma Ahmet Kabaklı hazırlamış. 271 sayfa, 293 dipnot var. Lâtif bir dille yazılmış, üslubun tamamına dalgacı bir hava hakim.
Başından sonuna okunacak bir kitap değil. Sehpada durur, arada bir sayfaları karıştırır bir iki mektup okur, ara verirsiniz. Okudukça ruha şetaret verir. Meğer ki: 19 yüzyıl sonu İstanbul'un günlük yaşantısını araştırıyorsanız, notlar tutarak baştan sona okuyabilirsiniz, yine meğer ki: İstanbulluysanız başka türlü sarar. Nebliyim: Şişli'nin kırlarına çıkmak, Bakırköy'de bıldırcın avlamak, yazları (yazlık niyetiyle) serinlemek için Göksu'ya gitmek gibi şu anda kulağınıza fantastik gelen eylemlere şaşırıp kalabilirsiniz.
Bakınız iktidarda Osmanlı var, şeriat geçerli. Bu ahvalde 13.mektupta (59.sayfada) bir mesele var. Bakırköy'de bir "bahçe" yapılıyor (Bakırköy, zaten köy o zamanlar). Bundan sonra kalemi Haşim'e bırakalım: ".... Kadınlara, erkeklere mahsus yerler ayrıldı. En son, buraya bir kiracı bulmak meselesi çıktı. Kiracı bulundu. Fakat bir mesele eksik kaldı. Biraya izin verelim mi, vermeyelim mi? İki komşu -Hayır olmaz. der. Zabıta, -Bizce mani yoktur. diye cevap verir. Bahçe, kahve ile işlemez. Tekrar belediyeye müracaat ediliyor. "Bir şeye benzetiriz" cevabı veriliyor.". Şu anda teşebbüs edilse, gerçekleşeceğine ihtimal vermeyeceğiniz bir serbestlik. Buna benzer çok bölüm var. İnsan, "o zamanlar bugünkünden daha mı serbestmiş?" diye düşünüyor ister istemez.
Bir de amme hizmeti verip, 32. mektupta (S.153) bahsi geçen Çorba manzumesini aşağıya yazıyorum. Çorba sevenler severek okuyacaktır. Kitabı ben neşe ile okudum, pek çok yerinde şaşırdım ve zamanın günlük yaşantısı konusunda kafamda bir resim belirdi. Sadece meraklılarına öneririm.
Çorba
Kana kuvvet, göze fer, batna ciladır çorba
İllet-i cu'a deva, mahz-ı gıdadır çorba
Sağlara, hastalara ayni şifadır çorba
Hasılı hahiş ile ekle sezadır çorba
"Sahne-i Lüp"te ağuz Lû'bu'nın ilk perdesidir
Her zaman önde yürür, et'ime serkerdesidir
Bence hep batn'ı beşer çorba cilakerdesidir
Bütün efrad-ı ecanip "supa" perverdesidir
Alemin sevgilisi dense sezadır çorba
Ramazanda hele bin can ile herkes gözler
Daha gündüzden onu mide-i hali özler
Çorbaya dair olur sofrada yağlı sözler
O ise baklavanın rahını durmaz düzler
Öyle bir rahber-i bad - hevadır çorba
Ekşili terbiyeli başlar ise ahenge
Girişir tab'ı şikem nağme-i çengaçenge
Boyanır kîseye, efkara göre he renge
Dar boğazlarda girer girse kaşıkla cenge
O zaman sıdk ile muhtac-ı duadır çorba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder