Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
31 Mart 2021 Çarşamba
"Peri Gazozu" Otobiyografik Öyküler.
"It Must Be Heaven" Burası Cennet Olmalı! Neresi Orası?
Açılış sahnesinden itibaren bir durgun komedi izleyeceğinizi anlıyorsunuz (burada duyduğunuz Arapça kilise ilahilerini memleketimde hangi camide okutursanız cemaat "amin" der. bu da anlamadan dinlemenin bir tezahürü (adam "mesih ölümü ölümle yendi, kralımız bombastik vs." der, müminimiz huşu ile dinleyip amin'i yapıştırır)). 1s42d'lık filmimizde pek diyalog yok. Adaşım Bay Süleyman, yazmış, yönetmiş ve de oynamış (oynamış derken abartmayalım konuşmadan, şeylere bakmış denilebilir rahatça (yalnız bu bakışı vermek de az şey değildir)). Nasıra, Paris ve New York'da geçen filmimiz; kişinin kendi periferine yabancılaşmasını ve yabancı dünyalara nasıl tepki verdiğini anlatırken (bunlar evrensel sorular) Filistin meselesine de değiniyor. 28 Mart 2021 Pazar
"Team America" Dünya Polisi Amerika.
23 Mart 2021 Salı
"A Royal Affair" Güç Peşinde!
19 Mart 2021 Cuma
"Kızıl Ağaçlar Ülkesi" Fransa'nın Brezilya'ya Hallenmesi!
17 Mart 2021 Çarşamba
"Yaşlı Adamın Savaşı" Douglas'dan Sonra İlk Kez!
14 Mart 2021 Pazar
"Minari" Korece Su Teresi.
Pelikulamız zanaat olarak üstüne düşeni yerine getiriyor, işin içine bir miktar sanat da var (Elim sanata düşer usta/Dilim küfre, yüreğim acıya/Ölüm hep bana/Bana mı düşer usta? (Refik Durbaş'a da bir selam)). Bu (önce dört, sonra beş kişilik) ailenin, kendilerine nisbeten yabancı bir çevredeki yeni başlangıçlarında, kendi benliğinize yönelik birtakım meşazlar olduğunu düşündükçe anlıyorsunuz. İlişkilerin herşey güllük gülistanlıkken çok güzel yürümesi ama tökezlemeler oldukça ayrılıkların nerelere saplandığı, paranın mutluluk getirip getirmediği, kültürel asimilasyon insanı ne kadar asimile eder, din hayatımızın neresinde durur gibi gıllıgışlı sorular sorduruyor, kendince cevaplar veriyor. Bunu da kör gözüm parmağına diyerek yapmıyor."Yüksek Doz Gelecek" Memleketimden Bilimkurgu.
8 Mart 2021 Pazartesi
"Another Round aka (ne işim olur aka'yla) Nam-ı Diğer Druk" Bir Sosyal Deney olarak Sarhoşluk!
İskandinav ülkelerinde alkol bir sorun. Pek çok kesim için bir yaşam biçimi. Hayır, en son İsveç seyahatimde alkol fiyatlarının nasıl olduğunu (tüketim azalsın diye yüksek fiyat politikası uygulamak (yüksek gelir seviyesine rağmen oldukça yüksekti)) biliyorum da konuşuyorum. 5 Mart 2021 Cuma
"Sputnik Sevgilim" Murakami'den Aşk Romanı.
4 Mart 2021 Perşembe
"Şehir Mektupları" İstanbullu Olmayana Zor!
19. Yüzyılın sonlarında, Ahmet Rasim'in kaleminden İstanbul'un günlük yaşantısı. Günümüz Türkçesine uzak bir versiyonunu okumaya tercih ettiğimden, Nadir Kitaplar satan bir siteden aynı yukarıdaki fotografide gördüğünüz baskısını aldım. İstanbul-1992 M.E.B. yayınları, tam tamına 12.000 TL. Yayıma Ahmet Kabaklı hazırlamış. 271 sayfa, 293 dipnot var. Lâtif bir dille yazılmış, üslubun tamamına dalgacı bir hava hakim.
Başından sonuna okunacak bir kitap değil. Sehpada durur, arada bir sayfaları karıştırır bir iki mektup okur, ara verirsiniz. Okudukça ruha şetaret verir. Meğer ki: 19 yüzyıl sonu İstanbul'un günlük yaşantısını araştırıyorsanız, notlar tutarak baştan sona okuyabilirsiniz, yine meğer ki: İstanbulluysanız başka türlü sarar. Nebliyim: Şişli'nin kırlarına çıkmak, Bakırköy'de bıldırcın avlamak, yazları (yazlık niyetiyle) serinlemek için Göksu'ya gitmek gibi şu anda kulağınıza fantastik gelen eylemlere şaşırıp kalabilirsiniz.
Bakınız iktidarda Osmanlı var, şeriat geçerli. Bu ahvalde 13.mektupta (59.sayfada) bir mesele var. Bakırköy'de bir "bahçe" yapılıyor (Bakırköy, zaten köy o zamanlar). Bundan sonra kalemi Haşim'e bırakalım: ".... Kadınlara, erkeklere mahsus yerler ayrıldı. En son, buraya bir kiracı bulmak meselesi çıktı. Kiracı bulundu. Fakat bir mesele eksik kaldı. Biraya izin verelim mi, vermeyelim mi? İki komşu -Hayır olmaz. der. Zabıta, -Bizce mani yoktur. diye cevap verir. Bahçe, kahve ile işlemez. Tekrar belediyeye müracaat ediliyor. "Bir şeye benzetiriz" cevabı veriliyor.". Şu anda teşebbüs edilse, gerçekleşeceğine ihtimal vermeyeceğiniz bir serbestlik. Buna benzer çok bölüm var. İnsan, "o zamanlar bugünkünden daha mı serbestmiş?" diye düşünüyor ister istemez.
Bir de amme hizmeti verip, 32. mektupta (S.153) bahsi geçen Çorba manzumesini aşağıya yazıyorum. Çorba sevenler severek okuyacaktır. Kitabı ben neşe ile okudum, pek çok yerinde şaşırdım ve zamanın günlük yaşantısı konusunda kafamda bir resim belirdi. Sadece meraklılarına öneririm.
Çorba
Kana kuvvet, göze fer, batna ciladır çorba
İllet-i cu'a deva, mahz-ı gıdadır çorba
Sağlara, hastalara ayni şifadır çorba
Hasılı hahiş ile ekle sezadır çorba
"Sahne-i Lüp"te ağuz Lû'bu'nın ilk perdesidir
Her zaman önde yürür, et'ime serkerdesidir
Bence hep batn'ı beşer çorba cilakerdesidir
Bütün efrad-ı ecanip "supa" perverdesidir
Alemin sevgilisi dense sezadır çorba
Ramazanda hele bin can ile herkes gözler
Daha gündüzden onu mide-i hali özler
Çorbaya dair olur sofrada yağlı sözler
O ise baklavanın rahını durmaz düzler
Öyle bir rahber-i bad - hevadır çorba
Ekşili terbiyeli başlar ise ahenge
Girişir tab'ı şikem nağme-i çengaçenge
Boyanır kîseye, efkara göre he renge
Dar boğazlarda girer girse kaşıkla cenge
O zaman sıdk ile muhtac-ı duadır çorba.





















