Balram nasıl fakir, ne kadar biçare (ilkokula gelen müfettiş istidadını farkediyor ve onu burslu Delhi'ye okula gönderiyor ama ailesinin durumu yok. Balram mecburen kömür kırmaya talim!). Derken bir şekilde yırtmaya karar veriyor (o coğrafyada tatlıcı kastının cesaret edeceği şey değil). Olaylar gelişiyor.
Başrolümüz Slumdog Millionaire'deki Dev Patel yaşlarında ama kalibresi pek düşük, üstelik daha kötücül. Yaşananlar ise daha tekinsiz. Sinema filmi olarak ele aldığınızda mukayese edeceğiniz bir varoş milyoneri mikyası olmasa belki başarılı denebilir. Ancak her netflix yapımı gibi bittiğinde ağzınızda kekremsi bir tad bırakıyor (bilmiyorum doğru mudur ama benim hissettiğim budur!). Şükela bir ABD güzellemesi (yaşasın kara ulaşmak için tüm yöntemlerin kabul gördüğü vahşi liberalizm!), inceden yardıran (neşter) bir Hindistan eleştirisi, Çin'e gözkırpmalar, insanın bencil ve karanlık yüzüne yüzeysel bir bakış, 2 saati aşkın (2s5d) Hindistan mekanları izleme (her yabancının ilgisini çekecek mücessem tezatlar), İstiklal Marşı, kapanış. Filmimiz bitince aklımda kalan tek sahne Balram'ım suç ifadesini imzaladıktan sonra gözlerindeki acı ve gözyaşları ile sosyal statüsü gereği takındığı yaltaklanır gülümseme idi (hakkını yemeyelim etkileyici sahneydi). Yapacak hiç bir şeyiniz yoksa bakın, yoksa izlemeseniz de olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder