3 Ağustos 2020 Pazartesi

"Boksör Böcek" Pazarlama Harikası!


   Sıcak, korona ve büyükşehirde bayram tatilinden farıdığım (var böyle bir fiil! (inanmayan üstüne tıklasın)) günlerde, kapağının ve eleştirilerinin (biraz da afilifilintalarda yapılan tanıtımının da etkisiyle) etkisiyle üç dört günde bitirebildiğim 256 sayfalık bir (ilk) romandır.
   Birbuçuk metre boyunda, dokuz ayak parmaklı, eşcinsel, alkol düşkünü ve (en azından başlangıçta) yenilmeyen bir yahudi boksörün; 2.Dünya Savaşı öncesi İngiltere'sindeki yaşadıkları. Günümüzle paralel ilerleyen paralel akışlı romanımız, ilk bölümlerinde okuru pek bir heyecanlandırarak "du bakalım nerede kalmıştık!" hissiyle peşinden koştursa da, ilerleyen sayfalarda biraz fazlaca detaya boğularak, olayları bağımsız ve gereksiz ayrıntılara garkederek, farklı kanallara (üstelik bu yerler pek ilgi çekici de değil) yerleştirerek; dikkati dağıtarak ve finalde iyice çuvallayarak bitiyor.
   1930'ların İngilteresi, öjenik, semitizm-anti semitizm, eşcinsellik, thule cemiyeti, dönemin entelijansiyasının ahvali gibi konularda görünüşü pek afilli (üzerinde bolca ceviz, nar, tarçın, hindistancevizi konulmuş) ama lezzeti pek yavan bir aşure yemek isteyen kitap düşkünleri okuyabilirler. Yoksa pek de önermem yani!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder