2 Aralık 2019 Pazartesi

"The Irishman" Duvarları Boyuyor musunuz?

   Kendi halinde bir kamyon şoförü Frenkşiirın bir gün şeytana uyar, olaylar gelişir. 
   İşte bu minvalde çekilen ve ABD'nin yaklaşık 50 yıllık gündemiyle birlikte mafya-devlet-sendika ilişkilerine getirilen şık bir eleştiri. Çeken yönetmeni daha yakında "Marvıl filmleri sinema değil, başka bir şey!" çıkışıyla hatırlayacaksınız. Akabinde böyle 3.5 saatlik (tam olarak 3s.29dk.) bir filmiyle (hemi de Netflix diye bir platformda (izlediğim hiç bir filmden sinematik bir haz alamadım nedense)) arzı endam etmesi hoş. Zaten sinema salonlarında gösterilecek 3.5 saatlik filme prodüktör bulmak, bu zamanlarda zor. Neyse.
Niro'nun Dolgu Topukları
   Sinemayı bir sanat olarak ele alırsak, film bence sinema sanatına yeni bir şey katmıyor (ancak kesinlikle sinema filmi olduğunu söyleyebilirim), zenaat kısmını değerlendirdiğimizde ise mükemmele yakın bir işçilik olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim . Bu konuda Marvıl filmlerinden elbette ki farklı. Meramımı şöyle dillendireyim: Marvıl filmleri çizgiroman okumaksa, bu da Gogol'un izinden giden rus klasiklerini okumaya benzer. Bir Gogol yeniliği-devrimi yoktur amma yine de okunduğunda haz verir. Yahut: Marvıl filmleri füzyon mutfağıysa (pürmüzle pişirilmiş tavuk) bu iyi pişirilmiş bir hünkar beğendidir. Hepsinin alıcısı farklıdır. Tevellüt artık eskimeye başladığından mıdır nedir Bay Sıkorsiisi'nin yaptığı tür filmleri daha çok beğeniyorum. 
   Nedir: bu işlerde her zaman dikkatinizden kaçan bir şeyler vardır (filmimizin ilk bölümleri pırıl pırıl renklerle başlar ama sonlara doğru kırmızılar azalır, parlak renkler de anti-kahramanımızın ruhuyla birlikte solar). İzlediğinizden daha çok şeyleri ifade etmektedir (misal:"duvarları boyamak" düz cinayetken bunun üstüne bir de "elinden marangozluk gelmek" cesetlerden kurtulma becerisini belirtir (en vicdan azabı duyulacak infaza, kıpkırmızı bir araçla gidilir)). İkisi aynı boyda kısacık adamların birini 1.90'lık bir role oturtmak için olmadık işler yapılır (bkz.foto). Marvıl filmlerinde bu incelikleri bulamazsınız. Olsa olsa 80-90 IQ ile kolayca çıkarılacak sonuçlar, hikmetler vardır.
   Filmimize gelecek olursak: iş olarak diyecek hiç bir şey yok, müzik/kurgu/sanat yönetimi/oyunculuklar (ki bu kadro herhalde kolay kolay toplanmaz)/kostümler/dekorlar bihakkın yapılmış. Bundan sonrasını madde madde yazayım da işin kolayına kaçayım.
Niro'nun Ağız Kenarları
  • Rabırtdeniro'nun ağız yapısı yaşlandıkça köpekbalığına evriliyor. İşte de fotoğrafik ispatı.
  • Yönetmen Bey, normalde filmlerinde yaptığı girizgahı yapmadan doğrudan dalıyor konunun içine. Bunda herhalde 3.5 saatini bu filmi izlemeye ayırmış sinefilin bu konuda yeterli arka planı olduğuna inanıyor (ki bence haklıdır).
  • Konuyu genel ve uzak bir çerçeveden değerlendirirsek verdiği mesaj, bundan önceki önemli film "Joker"den oldukça farklıdır. Daha fazlası için doğru yoldan saptığınızda, hayatınızı ve ruhunuzu kaybedersiniz. Neticede yaşlılık ve ölüm (her ne kadar havalı tabutlarla ve nezih mezar yerleriyle olsa da) herkesi yakasından yakalayacaktır (Tonisalerno'nun kolonoskopi için beklerken yüz ifadesi, Bufalino'nun çişini tutamaması ve daha nice sahneler vardır ki bunu pek iyi yansıtmaktadır.)
  • Şiirın, o kamyon kasası mühürünü kolunun yenine saklamayıp işine gücüne baksa, belki zengin olamayacak, altın saatler/manalı yüzükler takamayacak ama etrafında onu seven aile fertleri olacak, en yakın arkadaşının ensesine sıkmayacak, odasının kapısını gönül rahatlığıyla kapatabilecektir. Ancak seçimlerimiz (çarkıfelekle birlikte) kaderimizi nihayetinde sonumuzu belirler ve yanlış yanlışı getirir, kendinizi bir anda geri dönülemez bir noktada bulur, iç muhasebenizi yapacak kadar yaşarsanız son zamanlarınızı pek huzurlu geçiremezsiniz.
  • Ben sevdim ve 3.5 saat hiç ilgim düşmeden izledim. Herkese gelmez, izlemek birikim ve çaba gerektirir. Siz bilirsiniz yani!
Böyle uzun filme, böyle de uzunca tanıtım yakışırdı. İyi oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder