Dün akşam AVM kitapçılarında dolanırken (eşlerimiz dükkanları hallaç pamuğu gibi atarken, avcı toplayıcılıktan beyaz yakalılığa terfi etmiş bibliyofil erkeğin kaçınılmaz kaderi) karşıma çıkınca hemen alıp, iki saatte bitiriverdiğim kitaptır (övünmek için söylemiyorum, kitap zaten 180 sayfa, rahat 20 sayfa fotoğraf, 10 küsur sayfa şiirler/şarkı sözleri, 35 sayfa obituary, 20 sayfaya yakın ek açıklamalar falan. Yani kitabın tümünü o kadar zamanda okuyabilirsiniz).
Kitabı Ali Rıza Türker düzenlemiş. Hem gazeteci, hem de Özbeğen'in arkadaşı. Özbeğen'in hayatı kimi zaman kendi kaleminden, kimi zaman derleyenin ağzından yazılmış. Kimin ne zaman başladığı ne zaman bittiği belli değil. Geçenlerde okuduğum "Türk'ün Memuriyetle İmtihanı"ndan (elbette ki) çok farklı.
1970'lerin sonundan itibaren daha büyük kesimlerce tanınmaya başlayan, eğlence dünyasında bir akımın öncüsü, eşcinselliğini gizlemeyen ama asla öne çıkarmayan, haza beyefendi (beyefendilik bir cinsel şart taşımaz!), bulunduğu koşullarda uzun yıllar (belli bir kesim için de olsa) popülerliğini korumuş (bilen bilir zordur o koşullarda bunu sağlamak (bkz.Özlem Tekin (en sevdiğim rakçıyken esamisi yok! (kendi suçu mu? hayır!, bilerek sildiler piyasadan))), pek çok şarkısını dinlerken beni 80'lerin başına götüren, çay içerek asla dinlenilmeyecek, müstesna bir insan: Ferdi Özbeğen.
Kitap, çok samimi bir girişim. Ancak özensiz ve yetersiz. Kitapta adı geçen bir çok yabancı sanatçının adları yanlış yazılmış, dil hataları gırla ama yine de iki saatte bitti. Sadece Ferdi Özbeğen'in hayatı değil, artık ellerimizden kayıp gitmiş bir dönemin (ki hayali bile gözleri puslandırır) hatırasını yaşamak isteyenler alıp okusun efendim.
Son eleştirim de kitapla birlikte verilen müzik diski için: şimdi Özbeğen'in şarkılarının gücü sadece piyano ile çalındığında bir vokalle insanda güçlü duygular uyandırmasıdır. Bu şarkıları piyano ve vokali arka planda bırakan bir düzenlemeyle verirseniz, eserin ruhunu bozarsınız. Kitabı okurken, diski dinlediğimde "eyvah eyvah" dedim. Baskın ritmler ve süslemelerle (profesyonel müzisyen jargonunda "keriz" denir) üstadın sesi ve piyanosu geride kalmış. Ses ayarlarıyla uğraştım, basları düşürdüm; yok olmuyor. Çaresiz başka kayıtları bulup dinliiciiiz. Size de önerim: sadece piyanoyla söylenen bir en iyiler listesi yapın, çay harici bir içecekle (içine su katılınca beyazlaşan sıvı ile iyi gider), sakin bir çevrede (eller yukarıdacı tayfadan zinhar uzak durarak), aynı frekansta ahbap tayfasıyla, mahdut taamla dinleyin, bana dua edeceksiniz.
Şu hayatta canlı dinlemeyi çok istediğim ama dinleyemediğim (diğerleri : Cem Karaca, Müzeyyen Senar diye gider) bir sanatçıdır. Artık kısmet başka evrenlerde...
Bilgilendirme için teşekkürler. Hayatı iniş çıkışlarla doluymuş.
YanıtlaSilYorumlarınız için teşekkürler...
SilMaalesef sanatçıların hayatları o kadar kolay değil. Hele ki eskilerin.
YanıtlaSilGönülden katılıyorum.
YanıtlaSil