Öncelikle uyarımı yapayım : film hakkında ağır ipucu içerir, şayet izlemediyseniz ve yaşınız 45'in üzerindeyse beğenecek ancak fazla da sevmeyeceksiniz (ya da ben öyle umuyorum), yaşınız 45'in altındaysa hem sevecek hem beğeneceksinizdir. Neyse sadede gelelim.
Çarşamba'dan beri gitmeye halleniyorum, hem meşguliyetler engel oldu hem de salonlar dolu. Bugün gidebildik (Büyülüfener'de ilk kez otopark dolmuş (nasıl da mes'udum Nihat/Nihal !)). Salon yine doluydu. İzleyici kitlesi de pek kibardı (kimse patlamış mısır yemedi, cep telefonunu ovuşturmadı).
İki buçuk saat. Ama izlerken sıkmıyor. Üç boyut efektleri göze sokulacak kadar abartılmamış. Müzikler (hep bildiğiniz kalabalık orkestra müzikleri) aynı. Kostümler, efektler, sanat yönetimi, oyunculuklar gayet iyi. Senaryo, kurgu aksamıyor. Klasik starvors filmlerinde olduğu gibi ikili bir akış var (sonlara doğru birleşiyor). Eskilerden luk ve leya var (filmde luk gidiyor, gerçek hayatta leya (artık yenilerle devam edecekler herhalde)) çuvbakka, artiditu ve tripiyoyu insan donunda olmadıklarından saymıyorum.
Neticede güzel bir bilimkurgu. Ama fakirin ilk gördüğü starvors değil. O zamanki paradigmada, bünyede travmatik etkiler yaratan bilimkurgu değil. Herhalde bir geçiş döneminin ortasında kalmış ve geçişi yaratan etki starvors olmuştu. Oysa şimdi Atılgan bile kuntastik efektler, bombastik görsellerle verildiğinden; yeni çevrilen starvorsların tek kozu : kemik fanlar (onlar da az buz değiller ama). Bir de hikaye neticede iyi ile kötünün savaşı. Her türlü gider. Ama kötü adam olarak ergen gibi trip atıp miğferi duvarlara çalıp kıran (çakma severussneyp görünümünde) bir genç irisi seçmek ne kadar akıllıcadır Sebastiyan ! (balata kızdı !). Neyse : fanları gidecektir, genç nesilden (holivutun umudu onlar) belki yeni fanlar çıkar (zayıf ihtimal). Sinefil için ne diyeyim bilemedim. Bildiğiniz gibi ister gidin isterseniz gitmeyin (başım ağrımaz bari)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder