17 Ağustos 2017 Perşembe

"Shot Caller" ABD'de Kırmızı Işıkta Geçmenin Anüse Zararları.

 
   Beyaz yakalı Jakop, kırmızı ışıkta geçince arka koltukta oturan arkadaşı ölür. Jakop hapse girer olaylar gelişir.
   İki kanallı olarak gelişen filmimiz; temelde bir insanın dışsal koşulların etkisiyle nasıl değiştiğini göstermekle birlikte, ABD hukuk ve cezalandırma sistemine de eleştiriler getiriyorken, iç hesaplaşmalara giriyor, aile müessesesine odaklanıyor, suç dünyasına içten bir bakış yöneltiyor, izleyicinin destrodosunu tatmin için mebzul miktarda şiddet gösteriyor, düz sinefilin dikkatini düşürmemek için üst aksiyon senaryosunu seriyor, düğümlüyor, bağlıyor, temel senaryoyu ise arkaplanda işliyor (hımm iki saate ne çok şey sığdırmış yav).
   Senaristin gözünden bakıldığında kırmızı ışıkta geçenlerin ve azılı suçluların aynı tesiste ceza çekmeleri, mahkumların ya kurban ya avcı rollerinden birini seçmelerini gerektiriyor. Nereden bakarsanız akla aykırı. Başrolümüzün ise tipik bir beyaz yakalı amerikan rüyasından aşırı faşist (sanki ılımlısı varmış gibi) çete liderliğine evrimini görmek çok ilginç.
   Her neyse : iki saat boyunca canım sıkılmadı ve bittiğinde aklımda kalan sadece başlıktaki cümleydi. İzlenmese de olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder