6 Ağustos 2017 Pazar

"Şehir Mektupları" Yitip Giden Şehrin Ardından Hoş Bir Sada.

   Ahmet Rasim. Osman Nihat Akın'ın dedesi. İstanbul'lu (suriçi Fatih doğumlu (nokta atış hemşehrim)). Gazeteci, yazar, tarihçi, milletvekili. 
   Hiç bir kitabını okumadım (ayıp, ayıp !). Az daha Ahmet Rasim Ortaokuluna gidecekken semtten taşınmıştık. 
   Ben Lacivert Yayıncılık'ın yayımladığını okudum, içinde 64 mektup var. Daha başka yayınevlerinin neşrettiklerinde muhtelif (eksiği/fazlası) farklı varyasyonları varmış.
   Şehir Mektuplarında İstanbul anlatılıyor. Bildiğiniz İstanbul değil. 
   Bildiğiniz İstanbul, eski halinin çok silik bir gölgesi çünkü. Ya da genç kızlığını bildiğiniz bir tazenin 80 yaşındaki aşırı makyajlı "Diva" hali (hah bu daha iyi oldu).
   İşte o terûtazenin latif bir tasviri şöyledir :
   "Gece yolculuğu hakikaten hoştur. Hele kırda pek latiftir. Şişli'nin Kağıthane üzerine bakan tepelerinin o saatlerde aldığı manzaralar korku verici olduğu kadar da hisse, vicdana ayrı bir temaşa arzusu getirir. Burada karanlık ve uzak tepelerin üzerinde otlayan koyunların dikkatli kulaklara kadar gelip sönen melemeleri, kılavuz tekenin bildiğimiz çıngırak sedası, bir garibin kavalı, Kağıthane Köyü'ne inen geçikmiş bir köylünün türküsü gibi sesler vardır."
   Evet ! Bildiğiniz Kağıthane'den bahsediyoruz. 
   Eski (eski dediysem 40 yıl öncesinin (evet çocukluğumuzda Kağıthane pek köy sayılmazdı ama İncirli'ye/Mecidiyeköy'e pikniğe giderdik.) İstanbul'unu biliyorsanız, okurken hüzünlenecek; bilmiyorsanız şaşıracaksınız. 
   Dili pek sade, pek kavrayıcı. Asıl bahsedilenlerden ziyade küçük ayrıntılar, günlük hayatın betimlenmesinde kilit rol oynuyor (misal : vapur tarifelerindeki değişikliklerden ziyade velosipetin hayatımıza zuhuru).
   Okurken hiç sıkılmadım, çokça hüzünlendim. Ama (hepsi değilse bile) seçerek de olsa okunmalı, ara ara okunmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder