Hard science ile uğraşanlar küçümseyebilirler ama sosyoloji bir bilim.
Nesnesi var, bunu okuyacak aletleri var.
Kralını reklamcılar yapıyor (hem de çok acımasızca)
Nedir : memleketimde sosyoloji birazcık kadük kalmıştır. İş bu kitabın çevirmeni Bay Ünsaldı'nın takrirlerinde sık sık dile getirdiği gibi "memur sosyoloklar" tarafından habire yöntem üzerine yapılan çalışmalar ("zagon üstüne öttürmeler" İhsan Oktay Anar'ın Descartes çevirisine de bin selam olsun) yöntemin kendisi pek hazmedilmediğinden; pek çok kimseye bir şey ifade etmemektedir.
Bay Bekır, iyi bir sosyolog. Akademik kişiliğinin yanı sıra gerçek hayatı da biliyor. Bir çok saha araştırması yapmış, mesleki hayatı amfilerde olduğu kadar sokaklarda geçmiş. İyi bir eğitimci olduğunu da (kitabı okuyup bir çok "inceliği" içselleştirince) tahmin ediyorum. Oturmuş kitabı yazmış. İsmi de manidar. "Mesleğin İncelikleri"
Sosyoloji okuyorsanız okumanız mecburi, ilgili bir insan kişisiyseniz okumak size çok şey kazandırır, düz insansanız (fakir gibi) teknik kısımları pas geçer "inceliklere" yoğunlaşır ve bazı şeyler kazanırsınız.
Misal : "nasıl ?" sorusunun "neden ?" sorusundan daha iyi çalıştığı ya da bir kurumu incelerken en üst düzeyden değil en alt düzeyden araştırmaya başlanılması ve sorulacak "buralarda işler nasıl ? eskiden daha iyi miydi ?" gibi basit bir sorunun; kurumun nasıl okunabileceği hakkında iyi ipuçları verebildiği gibi.
325 İznik konsilinde 300 piskopos üç ay boyunca sapkınlıkla mücadelede gerekli olan bazı dogmaları onayladılar ve Yunanca hairesis sözünden gelen ve seçim anlamına gelen sapkınlık sözcüğünün bundan böyle hata anlamına gelmesine karar verdiler (E.Galeano "Ve Günler Yürüdü" 25 Mayıs günü). Aykırı ve sapkın olarak da nitelendirilen Heretik sözcüğü son yıllarda bir yayınevine de adını vermiş. Logo da bombastik. Yayınladıkları kitaplar da. "Mesleğin İncelikleri" de buradan yayımlanmış. Çeviri iyi güzel de asıl okunması gereken (sosyoloji öğrencileri için) Takdim bölümüdür. Burayı iyi okuyup, hazmetmek gerektir.
Kitaptan alıntıladığım ve çok hoşuma giden bazı satırlar da aşağıda.
"Hizmet sektöründe çalışan herkes, hizmet ettikleri insanlardan nefret eder."
"Kurumlar kendi hakkında yalan söylemeye çok güçlü bir eğilim gösterirler."
buraya hepsini yazmaya üşeniyorum : S.217 ve 218'deki zihinsel engel konusunda yaptığı tanım ve karşılaştırma süpersonik.
ve en sevdiklerimden :
"Araştırmacılar sıklıkla, insanların bir şeyin o şey olmadığını söylediklerini duyarlar. "Bu, fotoğrafçılık değil", "bu bilim değil", "bu, Yahudilerle ilgili değil". Bunlar, "bu değil"in üç genel tipidir : sanatsal, epistemolojik ve etnik. Bu ifade tarzı, bir ayrıcalığı ve sahip olunan bir şeyi herhangi birisiyle paylaşmayı hiçbir şekilde düşünmeksizin muhafaza etmek isteyen birinin ayırt edici özelliğidir. "Bu, İslamiyet değil." "Bu, milliyetçilik değil" gibi.
Yakın durmak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder