İnsanlık tarihine bakıldığında kapitalizm hep vardı. Tüccar sınıfının zuhur etmesiyle birlikte bu kavram olagelmiş. Uygarlığın başladığı coğrafyalarda hep alım satım olmuş. Ama neden sadece batı toplumlarında kurumsallaşmış ?
Max Weber'in 1905 yılında yayımladığı kitabı (elbette ki kendi döneminin paradigmasıyla) bu sorulara cevap veriyor. Piyasada kitabın çeşitli versiyonları mevcut. Fakir, Tutku Yayınlarından çıkanını okudu. 352 Sayfalık hayli zor bir metin. Kimi zaman dipnotların metnin önüne çıkması söz konusu. Kimileri bir kaç sayfa devam eden dipnotlar bunlar. Weber'in üslubu da; çeşitli görüşlere düşüncelere sık sık atıfta bulunması nedeniyle kolayca takip edilemiyor. Buna mukabil; sayfa aralarında çok ilginç bilgiler serpiştirilmiş. Aşağıda bunlardan bir demet bulabilirsiniz.
Weber Bey (ki kendisi henüz 12 yaşındayken ailesine noel hediyesi olarak iki tarihi makale yazmış derecede entellektüel bir insandır), kısaca kapitalizmin ruhunun ancak protestanlık ahlakının eseri olduğunu savunuyor. Ortodoksluk, İslamiyet, Yahudilik (ki bence en kapitalist dindir) dikkate bile alınmamış. Bu düşüncesine kanıt olarak ortaya koyduğu olaylar ise "yav adam hakikaten de doğru okumuş" dedirtiyor kâriye.
Şimdi Bay Weber'in teorisinin günümüzde doğru olup olmadığına şöyle bir bakalım. Protestanlar kimler : İngilizler, Amerikalılar, Almanlar, İskandinav ülkeleri, Hollanda vs. Katolikler hangileri pekiyi : İtalya, İspanya, tüm Güney ve Orta Amerika Ülkeleri.
Adam haklı beyler !..
Adam haklı beyler !..
Okuması zahmetli, ama değer.
Zamanın bilindik atasözü "Ya iyi beslenin, ya da rahat uyuyun"
Sayfa 50'de "Unutma ki zaman paradır." diye başlayıp üç sayfa süren bir nasihat var. Okuyunca aklım çıktı. Sandım ki Disney'in meşhur karakteri "Varyemez Amca" kitap yazmış. Yazarı okuyunca yine hayret girdabına kapıldım. Bildiğimiz Benjamin Franklin. States'in kurucu babalarından biri. Sonra diyoruz "niye adamlar bu kadar kapitalist". Burada ne yazsam boş. Okumanız gerek.
Çağdaş işverenin, işçilerden mümkün olan en yüksek verimi elde etmek ve iş kapasitesini arttırmak için başvurduğu teknik araçlardan biri parça başına ödenen ücrettir. Misal : bir overlokçu sekiz saatte sekiz parça iş bitiriyor 8 birim para alıyor. Patron da kurt. Parça başına bir birim verip, işçinin daha hızlı çalışacağını hesaplıyor. "Hımm" diyor "parça başına 1 birim para verirsem işçi daha hızlı çalışıp sekiz saatte 11 parça yapabilir, kapasitem artar, negzel." Protestan işçide beklenen frekans gerçekleşirken, Katolikler 5 saatte 8 parçayı bitirip erken çıkıyorlar işten. Katolik; "8 birim para bana yeter daha fazlasına gerek yok, çıkayım da hayatın keyfini çıkarayım, çalış çalış nereye kadar ?" diye düşünüyor. Anladınız mı niye Protestanlık Kapitalizmi doğuruyor. "Allah belasını versin Kapitalizmin" (bu benim görüşüm)
Püriten cinselliği de pek acaipmiş. Üremek dışında tensel yakınlaşma hiç hoş görülmezmiş. Çok acaip bir kafaymış. Evlerden ırak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder