Yeni Zelanda'dan çıkan (ki sinema konusunda insanı şaşırtan bir coğrafyadır) "perili ev" temalı başlayıp, bambaşka mecralara akan filmdir.
Asi genç kızımız Kayli, bombastik ve başarısız bir atm soygunundan ötürü (Hüseyin Badem'e selamlar !), annesinin evine sekiz ay sürgüne mahkum olur. Evde bir gariplik vardır. Bu gariplik hayatını kurtaracaktır.
İlk yarısında paranormal olaylara yakınlık gösteren filmimiz sonradan meczup katil temasına yöneliyor ve finalde izleyiciyi şaşırtıyor. Bir türlü ölemeyen Vedat Milor replikasının finaldeki halini görünce, sinefil bir acaip oluyor.
Yönetmenimiz Jerarcansın, ustaca manevralarla izleyiciyi geriyor (kimi zaman gerim gerim), ince görülmüş gag (ne işim olur gagla) latifelerle gülümsetiyor (Amos, kendisine saplanacak bıçağı katilin elinden alıyor, "ince bu. daha kalın birşey gerek" diyor ya, işte o an katilin yüzündeki ifade (aynen Vedat Milor Dost Ayran içmiş gibicesine)), absürtlüğe varan durumlarla da güldürüyor. Öyle ki final sahnesinde; başka filmde olsa gülünmeyecek yerde izleyici kahkahayı patlatıveriyor.
Ergenlikten çıkamayan gencin halet-i ruhiyesi de var, çözülmeye çalışan "katil kim" sorusu da, önyargıların saçmalığı da (gaddar komşu) var, çocukluğun çaresizliği (yuucin (adamım yuucin)) de. Velhasıl sıkılmadan izlenecek, gerilecek, gülecek bir 107 dakikanız var. Biz dört kişi bira, fıstıkla izledik, hiç sıkılmadık.
2014 yılı yapımı bu film, ülkemizde gösterime girmeyecek, DVD'si çıkmayacak, sıradan sinefilin haberi bile olmayacak. Hal böyleyken, günceyi takip edenler bu uzak sinema deneyiminden haberdar olacak ve bir şekilde izlemeye çalışacak . Bunun tek yolu : internet. Böyle bir imkanınız varsa (elbette ki 14 yaşından küçük çocuklarla değil) yakın durum derim.
Haa bir de finalin son üç saniyesi mükemmel !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder