"Biz evvela kelimeleri öğreniriz, sonra yaşadıkça teker teker manalarını..."
Dönem romanıdır, sıkı okur değilseniz sıkar, 200 sayfa boyunca ne olduğunu anlayamazsınız, o kadar çok karakter vardır ki bir süre sonra kimin kim olduğunu karıştırabilirsiniz, 1950'de tefrika edilmiş, 1973'de basılmıştır, basılmadan Bay Tanpınar kimi tashihler yapmış ama tam olarak bitirememiştir.
1920'ler İstanbul. Altı yıl önce ayrıldığı şehre dönen Kudret, çocukluk aşkını aramaya koyulur. Konu budur.
Anadolu'da milli mücadelenin başlangıcı "sahne"dir. İstanbul'da "iki cami arasında beynamaz" olan kitle ise "sahnenin dışındakiler". Tipik bir Tanpınar protagonisti olan Kudret ise, ne milli mücadeleden yana, ne de milli mücadeleye karşı tam bir eyleme yönelmiş; ne çocukluk aşkı Sabiha'yı kaybetmemek için elinden geleni yapabilmiş, ne de Sabiha'dan tam olarak kopabilmiş; yine "iki cami arasında beynamaz" bir gencadamdır.
Kahramanın gözünden anlatılarak yazılan romanımız, kimi kurgu kopuklukları, olay örgüsünün bir türlü akmaması, çok fazla ve kimi olmasa da olur karakterlerin varlığı yüzünden zor akmaktadır (onbeş gündür bitirmeye çalışıyorum).
Lâkin : (işte bu büyük harfli bir lâkindir) dönemin (ki tasviri gıllıgışlı bir dönemdir) tam bir tanımını yapması, kendine özgü mizahın ölçülü olarak kullanılması (ikinci sayfada mutsuz bir evliliği betimlerken kurduğu "Karı koca senelerce yan yana uzatılmış iki değnek gibi yaşamışlardı" cümlesi beni benden almıştır), bir insanı iki cümlede hem zahiri, hem batıni gözümüzde canlandırıvermesi, kullandığı dilin eski olmasına karşın zihinde hoşluklar oluşturabilmesi (misal : aksülamel, reaksiyondan daha fazla kulağımı okşuyor), tam karamsarlıktan hafakanlar basma evresinden kitabı bırakacağınızı düşünürken yaptığı hoşluklar (misal : Kudret Bey'in burnu faslı (tam beş sayfa)), günümüzde ve gelecekte de muteber olacak tespitler (ki aşağıda biri alıntılanmıştır), okuma eylemini akışına bıraktığınız takdirde bir hayli zamanınıza mal olsa da mümtaz bir okuma keyfi sağlamaktadır (Allam ne uzun cümle yaptım !)
Kumsalda, otobüste, metroda, tatilde okunacak kitap değildir. Herkesi yatırdıktan sonra, okuma ışığında, gayrı mebzul konyakla okunursa tadından yenmez.
"Muhafazakar zihniyeti ne kadar iyi anlarım. Onun bir yüzü çok yırtıcı bir didişme ise, öbür yüzü ipin ucunu bir an bıraksanız, sizi nerelere görüteceği belli olmayan şüphedir. Bu şüpheyi dünyanızı değiştirmekteki cesaretsizlik, o güvensizlik besler."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder