Sabuncu dükkanı gibi filmdir. Her an algınız değişebilir. Zaman, mekan, kişi nitelendirmeniz İngrid'in hayalgücüne bağlı olarak langadank oynaşır. Oğlan çocukları aniden kız çocuğu olur, konuşulan mekan kafe, otobüs, restoran olur (tek diyalogda), sahnede aniden üç fahişe zuhur eder, kişiler yok olur, ortaya çıkar, tavanlar bir metre uzayabilir. Her şeye hazırlıklı olun yani.
Görme yetisini kaybeden Ingrid'in, yazdığı satırlara dayanarak ilerleyen filmimiz, ilk yarısını geçinceye kadar "kahrolsun erkekler" formunda ilerlerken, yavaştan altımızdaki zemin iyice çekilerek "zavallı erkekler" moduna giriyoruz. Ama bu girizgah, zor girizgah. Küçük detaylara dikkat etmezseniz (Einar'ın plaklarıyla, Ingrid'in plaklarının aynı olması gibi) nerenin gerçek, nerenin kurgu olduğunu karıştırabilirsiniz.
Körlük gibi rahatça duygusal istismara açık bir olguyu, iskandinav bakış açısından (genellikle de cinsel olarak) irdeleyen, duygusala bağlamadan kimi absürd sahnelerle kimi zaman da gülümsetmeyi başaran, sonu ile de insanı iyice gülümseten bir filmdir, pelikulamız. Bizde Altın Laleyi kapmış, komşuda "en iyi görüntü" ödülünü almış. Bunun yanısıra ciddi festivallerde de 13 ödülü toparlamıştır.
Hiç sıkılmadan izledim. Sevdiceğim de izledi (ki benim için önemli kriterdir). Holivut filmlerinden sıkılan sinefile; buzlu, dereotlu, hıyarı iricene doğranmış cacık gibidir bu esmeyen sıcaklarda.
Yalnız ailecek izlemeyi düşünüyorsanız 15 dakika sardıktan sonra izleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder