Güreşten çok daha fazla şey içeren filmdir.
Oldukça geç izledim. İzlemeden önce yorumlara baktım. Çok sıkıcı, pek ağır ilerliyor, aşırı karamsar, izlemesi güç gibi bir sürü yorumdan sonra elbette ki bir önyargıyla oturdum karşısına. Çişe götürtmedi, o derece.
Ya bende var bir arıza, ya da arızalıyım sinema konusunda, bilemiyorum artık.
İki saati aşan (134 dk.) bir süreyi aslında nasıl ekonomik kullanmışsa yönetmen, hiç bir sahneye "bu olmasaymış olurmuş" diyemedim. Sporun sponsora teslim olmasından çok daha fazla şeyler var filmimizde. Stivkerıl'dan oldum olası hazzetmem ama bu filmdeki rolüyle (aşırı makyajdan tanıyamasam da) benden bir alkış aldı. Çeningtetum dan da hazzetmezdim, yine hazzetmiyorum. Markrufalo iyi ama.
Aklıma benzer bir konu geldi.
Efendim Ankara'da bir sürü amatör TSM korosu var. (ne alakası var demeyip okumaya sebat ediniz efendim !) Bunlar kendi yağlarında kavrulup gidiyorlar. İçlerinden birinin (bildiğim kadarıyla) ekonomik sorunları yok. Çalışma yapacak yerleri, konser verecek salonları, çalıştırma yapan değerli hocaları, yeterli ve yetenekli sazları, afili davetiyeleri var. Ekonomik sorunlarının olmayışının nedeni : koroyu oluşturan halk eden nedenin; bir holdingin (ki zeytin ağaçları kestirir, madencilerin öldüğü madenleri işletir falan) sahibinin eşinin müziğe duyduğu ilgidir. Hanfendi (biz de biliriz Hanımefendi yazmayı, ama hakkedenlere), koronun tüm giderlerini üstlendiğinden, konserlerde spotu üzerine yansıtarak şarkılar söyler, ego tatmin edilir falan. Bu gün koroda söyleyen (üstelik yetenekli) bir koristle iki satır konuştuk. İşte o konuşma; aynen filmdeki bir konuşmayı çağrıştırdı. Filmdeki güreş takımının fiili kaptanı, sponsor hakkında çekilen bir belgeselde manyak sponsoru hakkında konuşurken (ki o da savaş satmaktadır) ne kadar da zorlanıyordu. İnanmadığı ve düpedüz yalan olduğu bir şeyi temelde dürüst bir insanın söylemesi, çok zor (Tanrı, dürüst hükümet sözcülerine sabır versin).
Gerim gerim gerildiğim, durağan, ağır akan (ki iki sıfat da aslında aynıdır) ve fakat asla sıkmayan filmin kreşendosunu görünce "yav olum nooluyoruz" dedim. Yazılar çıktıktan sonra gugıl amcadan araştırıp, tüm hikayenin gerçek olduğunu gördük ve filmi bir müddet arşivde tuttuktan sonra bir kez daha izlemeye karar verdik.
Kontrollü deliliğin güçle olan tehlikeli birleşiminden ne sonuçlar çıkabileceğini görmek isteyenler, sporla ve sanatla uğraşanlar, psikiyatri konusunda düşünenler, eğlenceli bir iki saat geçirmek istemeyenlere hararetle öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder