Yıllar önce sinüzitim nüksettiğinde gittiğim asık yüzlü, fısıltıyla konuşan nemrut doktor "bunu da kullanırsan iyi olur" diyerek bir vitamin reçete etti. Bir süre sonra soğuk algınlığı için yine aynı ilacı verince hafiften kıllandım. Aynı ilacı bir süre sonra kızıma da yazınca, artık tıp denilen bilimin endüstri olduğu konusunda ciddi şüphelerim oldu.
Arka kapağa gelelim : "Hayat kurtarması, hastaları iyileştirmesi beklenen "beyaz önlüklü" tıp, her ne pahasına olursa olsun daha çok satmak isteyen "siyah şapkalı" agresif bir endüstriye dönüştü. İşte modern tıbbın karanlık yüzüne yolculuk tam da bu dönüşümün hikayesi aslında." diye bir girizgahla başlıyor "O neşterin dokunduğu tıbbın yumuşak karnından ortaya saçılanları okuduğunuzda siz de çok şaşıracaksınız !" diye bitiyor. Kötü kokulara hazır olunuz.
Yazarımız Karleliyıt, pediyatri ve tıp etiği profesörü. Yani mutfaktan. Babası da hekimmiş. Ancak eski usül hekimlerden. Yani yıllar içinde tıbbın geçirdiği evrime, taa çocukluğundan beri aşina.
Önsözü, daha geçen bir kitabını (Yemezler !) üzüle üzüle okuduğum Dr.Yavuz Dizdar yazmış, iyi de yazmış. Kitabımız : "Kobaylar", "Hayaletler", "Tanıtım Elemanları", "Kanaat Önderleri", "Basın Sözcüleri" ve "Biyoetik Uzmanları" başlıkları altında altı bölümden mürekkep. Dili yalın, kavramlar çarpıcı örneklerle pekiştiriliyor, alıntılar ciddi yayınlardan, verilen örnekler hem bildiğimiz hem hayatımızı etkileyen hem de pek ciddi sonuçları olan örnekler. Tek sorun : kitabın tümünün (tıbbın çok önceleri endüstri haline gelmiş) Amerikan tıp sistemine odaklanmış olması. Dolayısıyla ülkemizde henüz görülmeyen "kobaylık", "biyoetik uzmanları" gibi bize uzak kavramlar var. Ama "Tanıtım Elemanları" bölümüne konu represantlara aşina olmayanımız yoktur.
Talidomit faciası belki size yabancı gelecektir ama menopozda artık neden hormon takviyesi kullanılmadığını merak ediyorsunuzdur. Oysa geçmişte menopoza giren her kadının östrojen kullanması mecburiydi. Neden şimdi kullanılmıyor ? Gibi somut örnekler vereyim de merakınız artsın.
Yukarıda yazdığım gibi; kitabımız, Amerikan tıp sistemine bir eleştiri olarak yazılmış. Lakin her açıdan batılılaştığımız modern zamanlarda tıbbın da oradan etkilenmemesi ancak azgelişmişliğimize (kibarca ifade ederse gelişmekte olmamıza) bağlanabilir. Yine de bu bağlamda ülkemizdeki tıp da, endüstrileşmiş tıbba doğru freni kopmuş kızak misali sürüklenmektedir. Kitapta bahsedilen "rep"lerle benim gözlemlediğim ilaç tanıtım mümessillerinin benzerlikleri pek yürek burkucudur.
Her bölümünü haşyetle, hüzünle, adeta bir siyah beyaz yeşilçam filmini izlercesine duygulanarak okuduğum bu kitabı, tıp sektöründe çalışan tıbbi sekreterinden, ABD (anabilimdalı) başkanlarına (ki açılımını bilmediğim zamanlarda Barakobama falan zannederdim (nasıl bir saflıktaysam (akü suyu saflığı))) varıncaya kadar sektörün/endüstrinin her seviyesindeki çalışanların okuması adeta farzdır. Sağlık ve tıp konularına kafa yoran bibliyofil ise ızdırap içinde okur. "Cehalet mutluluk" mottosu olan insankişilerinin ise haberi bile olmaz ve avuç avuç ilaç almakta bir beis görmezler.
Hülâsa : bilmekten korkmazsanız, okuyunuz.
Aklımda kalan satırlardan bazıları.
".... Belki de böyle yapmakta haklıyız. İnsanlar doktorların olmadığı bir dünyaya alışabilir. Lantos'un da altını çizdiği gibi ayakkabıların olduğu ama ayakkabı tamircilerinin olmadığı bir dünyaya alıştık. Arzuhalci olmadan belgeleri çoğaltabiliyor, demirciler olmadan alet edevat yapabiliyor, mücellitler olmadan kitap basabiliyoruz. Eski dünyayı geride bıraktık ve büyük bölümünü özlemiyoruz. Geleneksel hekim figürünün yerini yavaş yavaş, sorumluluğu ilaç pazarından olabildiğince güçlü rekabet etmek olan rep benzeri bir figür alıyor. Hastaların yeriniyse, en iyi pazarlığı yaparak bulabildikleri en iyi sağlık hizmetlerinden yararlanan müşteriler alıyor."
"Otuz yıl öncesinde bipolar çocuk sosyal anksiyetesi olan erişkin, hiperaktif öğrenci yoktu, en azından bugün anladığımız anlamda yoktu. Bütün bunlar ilaçlara paralel olarak türedi."
"Çağdaş nörobiyolojik kavramlarımızı farklı kılan şey bunların ilaç pazarlamacıları tarafından pompalanmasıdır. Utangaç değilsiniz, sosyal anksiyete bozukluğunuz var. Aklınız bir karış havada değil, hayalperest ya da yerinde duramayan biri değilsiniz, hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğundan mustaripsiniz. Dengesiz değilsiniz; bipolarsınız. Her tanıyı bir reçete izler. İlaca duyduğunuz gereksinim kimliğinizin bir parçasıdır artık."
Dr.Fox etkisi diye bir olguyu inceleyin. Tıbba değil siyasete de rahatlıkla uyarlayabilir ve çok şaşırabilirsiniz.
"Hastalık Markalaştırma" kavramını inceleyin (misal "idrar kaçırma" değil "aktif mesane sendromu") ve hayatımızı nasıl değiştirdiğini ürpererek farkedin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder