"Çantacının oltasına takılan dejeneratif üniversiteli Lusi, Kore mafyasının karnına yerleştirdiği yeni nesil uyuşturucu patlayınca dünyanın en zeki insanı olur."
Lukbeson yazmış, yönetmiş. Malumunuz Bay Beson, zamanında "Leon"u, "5.Güç"ü ve bence en iyisi "Derinlik Sarhoşluğu"nu yönetmiş bir insankişisiyken son yıllarda "Artur ve Minimoylar" tarzında animasyonların sığlığına ermiştir. Lusi, kendisinin eski tarzına öykündüğü bir çalışmadır.
İki kanallı gelişen bir filmdir. Bir Lusi'ye odaklanıyoruz, bir Profesör Normın'a. Son sahnelerde filmimiz tek kanallı oluyor. Dış ses bir işitilip bir kaybolmakta, dış sesin eşlik ettiği görüntüler ise bazen "Home" bazen direk Neyşınılceyografiden alınmaktadır (av avcı benzetmeleri şık durmuştur, başka !). Bunun yanısıra 1.60 cm.lik boyu ile nasıl o tepikleri attığına hayret ettiğim (tabiyki dublör arakolpa !) Sıkarletyohansın, yaşlandıkça yüzündeki siyah benekler iyice belirginleşip, gözbebekleri göz akıyla karışan Morgınfriimın ve elbette unutulmaz "Oldboy" Minsikçoy holivut tarzı rol kesmekte; sadece Bay Çoy'un çizdiği kötü adam kompozisyonu hatırda kalmaktadır (yiğidi öldür hakkını yeme : Bay Beson kötü adamları iyi çalışıyor.).
Hani bazı filmlerin verdiği duygular vardır, bunu göstermeden yaparlar (iyi sinema), bir de kör gözüm parmağına mesaj vermeye çalışan filmler vardır (uç örnek : le ecole de fortifiedreddishrose cinema). Lusi, diyeceklerini bilimsel temele oturtmaya çalışan ancak bunu halivut stayla yapmaya çalışan bir kordela. Bir tek "- Beynimin kapasitesi arttıkça, insani duygulardan uzaklaşıyorum." repliği kalmış aklımda.
Ve fakat "yemişim mesajı, duyguyu. Bu gece hoplamalı zıplamalı fantastik kuntastik güzel bir film izleyeyim." modundaysanız, her türlü gideri vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder