Ben kitabın kapağına vuruldum.
İntihâl (aşırma) olduğu bâriz. Lâkin fakire o kadar uyuyor ki !..
Bakınız bir şelaleden aşağı tam gaz inen bir kayık. Dümendeki gaza gelmiş bağırıyor (bana birini hatırlattı ama hicâbımdan açık edemiyorum (uzunboyluseyrekbıyıklısinirlişahsiyet)), korkudan ağlayanı var, onu teselli edeni var, akordiyon çalanı (jöleli) var bir de pruvadaki okuyan adam vardır ki : idolümdür kendileri (işte o ben oluyorum).
Hâl-i pür melâlimizi açıklayan kuntastik bir canlandırma. İşte bu ahval ve şerâit içinde bibliyofiller olarak ne yapıyoruz ? Pruvada kitap okuyoruz (arada uçurumdan da düşüyoruz amma olur o kadar !)
Kapağı bir kenara koyup, başlıktaki sorunsala yaklaşıyoruz.
Efendim, bibliyofil dediğiniz nefer, zaman bulabildiği her an okur (bulamayanları da zaman yaratır). Otobüste, metroda, vapurda, kayıkta (bkz.kapak). Bunların aşmışları, def-i hacet giderirken de okur.
Konak gittiğimiz hanelerde çamaşır makinelerinin, kirli sepetinin, banyo raflarının üzerinde, hela taşının (klozetin Türkçesi) yakınlarında bir matbuat, bir neşriyat gördümmüydü, içim pırpır eder, kendimi evsahibine daha bir yakın hisseder, "Allaam bir deli ben değilmişim" der, sevinirim.
Konak gittiğimiz hanelerde çamaşır makinelerinin, kirli sepetinin, banyo raflarının üzerinde, hela taşının (klozetin Türkçesi) yakınlarında bir matbuat, bir neşriyat gördümmüydü, içim pırpır eder, kendimi evsahibine daha bir yakın hisseder, "Allaam bir deli ben değilmişim" der, sevinirim.
Şimdi ise geliyoruz bu özel anlarda okunacak matbuatın nasıl olması gerektiğine...
Efendim bir kere tefekküre gidecek neşriyat okunamaz (zîra süremiz mahduttur, yoğunlaşmaya imkan vermez), korku-gerilim olmaz (yalnızız ve elektrikler kesilebilir), roman olmaz, deneme olur (ama o da az biraz odaklanma gerektirir yâni o da olmaz), bilimsel eser olmaz, araştırma olmaz, fıkra olur (dışarıdan gülme sesleri hoş karşılanmayabilir, yani o da olmaz)... Eee o olmaz, bu olmaz. Ne olur ? İşte burada yazımızın konusu olan 190 sayfalık risalemiz çıkıyor.
"Lüzumsuz Bilgiler Ansiklopedisi" hakikaten de ismiyle müsemma bir eser. İçinde günlük hayatta asla işimize yaramayacak, ancak malumatfuruşluğumuzu arttıracak nitelikte (gerçekliği biraz şüpheli olsa da) bir malumatlar silsilesi var.
Köpeklerin yaşının nasıl hesaplanacağından tutun (ilk yaş 21, sonrakiler +4), kadın ve erkek düğmelerinin neden farklı yönlerden iliklendiğine dek kökenini sorgulamadığımız yüzlerce nedenselin (var mı böyle bir kelime ?) kökenine inilip izahati veriliyor.
Bilgilerin sahihliği konusunda ise : geçenlerde okuduğum "Kör Saatçi"de geniş olarak incelenen, yarasaların yön bulma yeteneği konusunda verilen bilgilerle çelişmesi; zihinde soru işaretleri uyandırıyor.
Kenefte okuma sorunsalına büyük çözüm getiren bu neşriyatın daha sonra silsile halinde devamları da gelmiş. Ben sadece birincisini okudum, onbeş gündür çamaşır makinesinin üzerinde, ikinci tekrara başladım. Okuduklarımı unutmadığım gün gelince devamlarını da edinecek, "İngiltere'de trafik niye soldan ?" diye soran biri olursa gerine gerine doğru cevabı vermenin ukalalığını yaşayacağım, dinleyenler de çatlasın.
Yani varsa böyle bir sorununuz (hafif arızalıysanız, bu satırların yazarı gibi) hararetle öneririm.
Kenefte okuma sorunsalına büyük çözüm getiren bu neşriyatın daha sonra silsile halinde devamları da gelmiş. Ben sadece birincisini okudum, onbeş gündür çamaşır makinesinin üzerinde, ikinci tekrara başladım. Okuduklarımı unutmadığım gün gelince devamlarını da edinecek, "İngiltere'de trafik niye soldan ?" diye soran biri olursa gerine gerine doğru cevabı vermenin ukalalığını yaşayacağım, dinleyenler de çatlasın.
Yani varsa böyle bir sorununuz (hafif arızalıysanız, bu satırların yazarı gibi) hararetle öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder